Osman Kaya
YETKİN VE OLGUN OLMA YOLUNDA YOLCULUK: MÜCADELE SANATLARINDA HOCALARIN, ÜSTATLARIN ÖNEMİ VE TAŞIMALARI GEREKEN NİTELİKLER
(ustalar ve üstatlar nasıl olmalı? Bu konuda çeşitli sorunlar nelerdir?)
Geçen yazılarımızdan birinde DO nun öneminden bahsetmiştik. DO, mücadele sanatlarının hemen hemen her şeyidir. Cevizin içindeki öz neyse, mücadele sanatlarındaki DO da öyledir.
Bu sanatlar, bu sporlar çok yönlü bir okuldur. Hem formel hemde informel mahiyetiyle. Yani hem kurallı ve sistemli, kurumsal nitelik taşıyan bir eğitim unsuru, hemde bir yaygın eğitim unsurudur.
Mücadele sanatları zamanımız gençliğinin en fazla ihtiyaç duyduğu değerler eğitiminin en önemli aktarım aracı olarak karşımızdadır. Mükemmel bir ahlak, karakter, bilgi aktarma aracı olarak karşımızdadır mücadele sanatları.
Fakat gel gör ki bu güzide spor ve uğraşları demin belirttiğimiz, ideal konumda pedagojik araç olarak kullanabilmemiz o kadar da kolay değildir. En başta bize lazım olan şey, hocadır, öğretmendir, eğitimcidir. Esas sorunda tam olarak buradadır. Yani genel olarak dünyada, özel olarak ta ülkemizde DO yu kavramış, özümsemiş, içselleştirmiş ve yaşam biçimine dönüştürmüş Hoca, öğretmen,sensei, sifu artık ne derseniz deyin, nasıl adlandıracaksanız adlandırın maalesef eksiktir. Alabildiğine azdır.
Dünyada ve Türkiyede mücadele sanatlarının hocaları büyük oranda paragöz olmuşlardır. Öğrencilerine parası kadar muamelede bulunma ahlaksızlığının içindedir pek çoğu.
Bu gibi insanların gözü paradan başka bir şey görmez. Para için selam alır para için selam verirler. Öğrencilere paralarına göre muamele ederler.
Bu türden hocalara aslında hocacıklar demek yerindedir. Bunlar mücadele sanatlarının tertemiz yapısını bir virüs gibi bozarlar, yok ederler ve bitirirler.
Kabadırlar. Mücadele sanatlarının verdiği birikimi, kabadayılıkta, onu bunu aşağılamakta kullanırlar. Ağzı bozukturlar bunlar.
Sportif bilgi ve becerilerle elde ettikleri '' JANTİ '' özellikleri, karşı cinsiz avlamakta araç olarak kullanırlar. Karşı cinsten ağlarına düşürdüklerinin sayısıyla övünüp duran bir yapıya sahiptirler bu tipler. Maalesef Türk sporunda pek çok antrenörde bu hastalık vardır. Ağzı bozuk, zampara, küçük dağları ben yarattım havasına girerler. Ona buna hakaret etmeyi kendilerinde hak görürler.. Onu bunu aşağılamayı kendilerine görev biçerler. Oysa sanatsal ve sportif anlamda çok fazla değerleri, anlamları yoktur. Çünkü palavracı ve korkaktırlar. Bilgsizdirler. Argo konuşma eğilimleri çok fazladır. Bunlar mücadele sanatçısı değil, ancak mücadele şarlatanı veya şarlatanlık mücadelecisi olabilirler.
Dikteci hocalar vardır birde. Kendini putlaştırmak isterler. Her konuda kendi söyledikleri doğrudur. Hatta inançları açısından bile kendi söyledikleri doğru ve önemlidir. Ve bunu dayatırlar.. Her ortamda propagandasını yaparlar. Bu tür hocalara göre kendisi gibi düşünmeyenler, kendi oy verdikleri partilere oy vermeyenler, kendi inandıklarına inanmayanlar insan bile değildir.
Bu alemde yalancı mı ararsınız, dubaracı mı , şarlatan mı, yağcı mı, karacahil mi her türden şahsı burada bulmak mümkün..
Şu açık bir gerçektir ki, mücadele sanatları nı yapmak, ister öğrencilik, ister hocalık, ister hakemlik ve ister spor adamlığı düzeyinde olsun muhakkak yüksek dereceden ahlak gerektirir.
Pedagojiyi, sosyolojiyi, felsefeyi, psikolojiyi, tarihi, ekonomiyi çok iyi bilmesi gereklidir. Davranışı, insan ilişkilerini, insanlarla olan ilişkiyi, doğru muameleyi çok iyi bilmesi gereklidir.
Yaratıcılığı olmalıdır. Kibir gurur üzere hareket etmemelidir hoca.
Elbette çok değerli hocalarımız var.. Üstatlarımız var.. Pek çok isim sayabiliriz bu konuda.. Hakkı Koşar, Ferhat Özsert, Hakan Alpay, Ömer Can, İsmet Sağlam, Ali Bahçetepe, Ahmet Doğaner, Ramazan Çeliktürk, Adnan Kerse, Orhan Doğaner ve daha pek çok isim( Bu konuda isimlerini sayamadığım çok değerli hocalarımdan özür diliyorum elbette günü geldiğinde isimleri tam listeleme çalışması yapılacaktır.) bu konuda son derece önemli ve örnek kişilik sahibidirler. Ama sinek küçüktür ve mide bulandırır misali bazı olumsuz örneklerin olması esef vericidir. Bu Hocacıkların kendilerini toparlamaları, örnek hocalardan yola çıkarak örnek kişilik sahibi olmaları en önemli dileğimizidir. Bunun olması bu güzelim sanatları çok olumlu düzeye çıkarak, olmaması halinde bu tür çalışmalar olumsuz etkilerle daha fazla zarar verecektir.
YETKİN VE OLGUN OLMA YOLUNDA YOLCULUK: MÜCADELE SANATLARINDA HOCALARIN, ÜSTATLARIN ÖNEMİ VE TAŞIMALARI GEREKEN NİTELİKLER
(ustalar ve üstatlar nasıl olmalı? Bu konuda çeşitli sorunlar nelerdir?)
Geçen yazılarımızdan birinde DO nun öneminden bahsetmiştik. DO, mücadele sanatlarının hemen hemen her şeyidir. Cevizin içindeki öz neyse, mücadele sanatlarındaki DO da öyledir.
Bu sanatlar, bu sporlar çok yönlü bir okuldur. Hem formel hemde informel mahiyetiyle. Yani hem kurallı ve sistemli, kurumsal nitelik taşıyan bir eğitim unsuru, hemde bir yaygın eğitim unsurudur.
Mücadele sanatları zamanımız gençliğinin en fazla ihtiyaç duyduğu değerler eğitiminin en önemli aktarım aracı olarak karşımızdadır. Mükemmel bir ahlak, karakter, bilgi aktarma aracı olarak karşımızdadır mücadele sanatları.
Fakat gel gör ki bu güzide spor ve uğraşları demin belirttiğimiz, ideal konumda pedagojik araç olarak kullanabilmemiz o kadar da kolay değildir. En başta bize lazım olan şey, hocadır, öğretmendir, eğitimcidir. Esas sorunda tam olarak buradadır. Yani genel olarak dünyada, özel olarak ta ülkemizde DO yu kavramış, özümsemiş, içselleştirmiş ve yaşam biçimine dönüştürmüş Hoca, öğretmen,sensei, sifu artık ne derseniz deyin, nasıl adlandıracaksanız adlandırın maalesef eksiktir. Alabildiğine azdır.
Dünyada ve Türkiyede mücadele sanatlarının hocaları büyük oranda paragöz olmuşlardır. Öğrencilerine parası kadar muamelede bulunma ahlaksızlığının içindedir pek çoğu.
Bu gibi insanların gözü paradan başka bir şey görmez. Para için selam alır para için selam verirler. Öğrencilere paralarına göre muamele ederler.
Bu türden hocalara aslında hocacıklar demek yerindedir. Bunlar mücadele sanatlarının tertemiz yapısını bir virüs gibi bozarlar, yok ederler ve bitirirler.
Kabadırlar. Mücadele sanatlarının verdiği birikimi, kabadayılıkta, onu bunu aşağılamakta kullanırlar. Ağzı bozukturlar bunlar.
Sportif bilgi ve becerilerle elde ettikleri '' JANTİ '' özellikleri, karşı cinsiz avlamakta araç olarak kullanırlar. Karşı cinsten ağlarına düşürdüklerinin sayısıyla övünüp duran bir yapıya sahiptirler bu tipler. Maalesef Türk sporunda pek çok antrenörde bu hastalık vardır. Ağzı bozuk, zampara, küçük dağları ben yarattım havasına girerler. Ona buna hakaret etmeyi kendilerinde hak görürler.. Onu bunu aşağılamayı kendilerine görev biçerler. Oysa sanatsal ve sportif anlamda çok fazla değerleri, anlamları yoktur. Çünkü palavracı ve korkaktırlar. Bilgsizdirler. Argo konuşma eğilimleri çok fazladır. Bunlar mücadele sanatçısı değil, ancak mücadele şarlatanı veya şarlatanlık mücadelecisi olabilirler.
Dikteci hocalar vardır birde. Kendini putlaştırmak isterler. Her konuda kendi söyledikleri doğrudur. Hatta inançları açısından bile kendi söyledikleri doğru ve önemlidir. Ve bunu dayatırlar.. Her ortamda propagandasını yaparlar. Bu tür hocalara göre kendisi gibi düşünmeyenler, kendi oy verdikleri partilere oy vermeyenler, kendi inandıklarına inanmayanlar insan bile değildir.
Bu alemde yalancı mı ararsınız, dubaracı mı , şarlatan mı, yağcı mı, karacahil mi her türden şahsı burada bulmak mümkün..
Şu açık bir gerçektir ki, mücadele sanatları nı yapmak, ister öğrencilik, ister hocalık, ister hakemlik ve ister spor adamlığı düzeyinde olsun muhakkak yüksek dereceden ahlak gerektirir.
Pedagojiyi, sosyolojiyi, felsefeyi, psikolojiyi, tarihi, ekonomiyi çok iyi bilmesi gereklidir. Davranışı, insan ilişkilerini, insanlarla olan ilişkiyi, doğru muameleyi çok iyi bilmesi gereklidir.
Yaratıcılığı olmalıdır. Kibir gurur üzere hareket etmemelidir hoca.
Elbette çok değerli hocalarımız var.. Üstatlarımız var.. Pek çok isim sayabiliriz bu konuda.. Hakkı Koşar, Ferhat Özsert, Hakan Alpay, Ömer Can, İsmet Sağlam, Ali Bahçetepe, Ahmet Doğaner, Ramazan Çeliktürk, Adnan Kerse, Orhan Doğaner ve daha pek çok isim( Bu konuda isimlerini sayamadığım çok değerli hocalarımdan özür diliyorum elbette günü geldiğinde isimleri tam listeleme çalışması yapılacaktır.) bu konuda son derece önemli ve örnek kişilik sahibidirler. Ama sinek küçüktür ve mide bulandırır misali bazı olumsuz örneklerin olması esef vericidir. Bu Hocacıkların kendilerini toparlamaları, örnek hocalardan yola çıkarak örnek kişilik sahibi olmaları en önemli dileğimizidir. Bunun olması bu güzelim sanatları çok olumlu düzeye çıkarak, olmaması halinde bu tür çalışmalar olumsuz etkilerle daha fazla zarar verecektir.