"Gün bitince
Gölge terk ederdi sokağımı
Ardından umutlarım çekilirdi benden
Karanlığa kalırdı yalnızlığım
Bir de kırık pencérem kalırdı bana
Üzerime akşamı örten."
Yusuf Ferhat
Gün bitip akşam olunca yalnızlığı ile başbaşa kalır ozan. Yakın arkadaşı gölgeler de terk etmiştir onu. Karanlığın bastırması ile yalnızlık ve karamsarlık sarar duygularını. Umutsuzluk ve umutsuzluk kuşatır bedenini. Bir kırık pencere ile kalır kendisine.
Acıların, ayrılıkların, yalnızlıkların, yoklukların, yoksullukların ozanıdır Yusuf Ferhat.
Daha ilk şiirinde, ilk dizelerinde anlarsınız bunu.
" Kış Sürgünü Günler " adlı kitabının ilk şiiridir "Zemheri Kusuyor Hava". Kitabın adı ve şiirin adında ayırdına varırsınız şiirlerinin içeriğine, temasına.
" Sokağımdaki çocuğun çığlığını bölüşüyoruz,
Acıya bandırarak"
Dizelerinde yaşamın gerçeklerini, acılarını, yaşanmış yoksulluklarını sizler de yaşarsınız. Bir çocuğun gözlerinde görürsünüz acıların çığlığını.
Aynı şiirin " Sessizliğe sarıyorum yalnızlığımı" dizesinde yalnızlığı ne güzel ne özgün anlatır. Yalnızlığı, yalnızlık duygusunu sevimli kılar.
" Zemheri kusuyor hava
Kapılarında budanmış ayrılıklar yatıyor,
İç karartan."
Dizelerinde ise başka yönüyle ele alır yalnızlığı. Sevimli sözcük, iç karartan bir duruma dönüşür.
Şiirler, gerçektir, gerçekçidir. Yaşanmıştır. Yaşanmışlıkları anlatır. Çocukluğu, çocukluğunu yaşadığı yerler ve koşullar, esin kaynağı olmuştur şiirlerine. Kendi sözleriyle kanıtlar bunu. Önsözünde dile getirir yaşanmışlıkları ve yaşadığı coğrafyayı, yaşadığı koşulları. " Şiirlerimde, yaşamın kesitlerinden etkilenme, esinlenme ve payıma düşenleri estetik bir dille aktarmaya ve okurla buluşturmaya çalıştım." Ne denli yalın ve ne denli içten bir anlatım değil mi? Gizlemeden, saklamadan, tüm içtenliği ile anlatmış yaşamını.
Hep karamsarlık, umarsızlık yoktur elbet şiirlerinde. Çekilen acıĺarın, yaşanan yalnızlıkların yerini kimileyin sevinçler ve mutluluklar da alır. Ataol Behramoğlu'nun bir şiirinde; “Acılar da sevinçler gibi olgunlaştırır insanı" dediği gibi kardeştir acıyla sevinç. İnsan, her iki duyguyu da yaşar. Yusuf Ferhat'ın şiirlerinde yaşama sevincini, mutluluğu yansıtan dizelere de rastlarız.
" Ne vakit yüzünü görsem çiçeklenir bozkırım" dizesinde aşkı, sevgiyi, doğa sevgisi çok özgün biçimde anlatılır.
" Gülücük asarım kapımdaki akasyaya,
Maviliğe yelken açarım." dizelerinde umudu, sevgiyi, mutluluğu görürüz. Mavi, sonsuzluktur, mavi umuttur, mavi gelecektir. Mavi, yaşama sevincidir. Mavi Atatürk'ün gözleridir. Maviliğe yelken açmak, bu duyguların tümüdür.
" Gül takıyorum masamdaki resmine" sevgiliye duyulan özlemin özgün anlatımıdır, imgesel anlatımıdır. Yusuf Ferhat, şiirini imgelerle, betimlemelerle süslemiştir. Kişileştirme ve benzetme sanatlarını çokça kullanmıştır. Yaşamın gerçeklerini yalın, açık, anlaşılır bir dille anlatmıştır. Dili, öztürkçedir. İmgesel ve özgün anlatıma şu dizeleri örnek gösterebilirim:
" Kuytu bir köşede kan kırmızıdır yalnızlığım". Ya da;
" Simsiyah bir güne açıyorum gözlerimi,
Umudumun kolu kırık."
Pandemi günlerinde yaşanan yalnızlıkları şu dizelerle yansıtmış:
" Yasağa oturmuş sokaklar
Akasyam boyun bükmüş dalında
Kentin sesi boğazlanmış
Acabaların sarmalında
Fikrim sorgularda..."