T. C Anayasının 60 . maddesine göre “ Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar”. Bu bağlamda, 1971 yılına kadar sosyal güvenceleri olmayan esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlar 2/9/1971 tarih ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile sosyal güvenceye kavuşmuşlardır. Yasanın 24. maddesine göre aşağıda sayılan sigortalılar için haklarında malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde bu Kanunda yazılı şartlarla sosyal sigorta yardımlarının sağlanması olanağı tanınmıştır. Söz konusu maddeye göre yasa:
Kanunla ve Kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulu sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan;
a) Esnaf ve Sanatkârlar, tüccar sanayici ve borsa ajan ve acenteleri, mimar ve mühendisler sigorta prodüktörleri ve eksperleri, eczacılar, tabipler, veterinerler, gümrük komisyoncuları gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkâr siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar,
b) Kollektif şirketlerin ortakları,
c) Adi Komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları,
d) Limited şirketlerin ortakları,
e) Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları,
f) Donatma iştirakleri ortakları,
g) Anonim şirketlerin kurucu ortakları ile yönetim kurulu üyesi olan ortakları,
Bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar.
2006 yılında 5510 sayılı yasa ile, tüm sosyal güvenlik kurumları; yani Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ile Bağ-Kur tek çatı altında toplanarak tümü Sosyal Güvenlik Kurumu şemsiyesi altında toplanmıştır.
Söz konusu; 31/05/2006 Tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu “ Sigortalı sayılanlar” başlıklı 24 ncu maddesine göre “ Sigortalılar”
a.Hizmet akdi ile birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar, (Mülga 506 sayılı SSK kapsamındaki sigortalılar),
b. Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar, ( Mülga 1479 sayılı Bağ- Kur kapsamındaki çalışanlar),
c. Kamu idarelerinde çalışanlar. (Mülga 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu kapsamında çalışanlar) şeklinde (üç) alt madde kapsamında düzenlenmiştir.
5510 sayılı kanunun emeklilik yaşına ilişkin bazı geçiş hükümleri başlıklı Geçici 9. Maddesi uyarı bu maddenin (1.) ve (3.) fıkrasına göre 8/9/1999 tarihinden 30/04/2008 tarihi arasında SSK ya da Emekli Sandığı ile ilişkili sigortalılara yaş ve prim gün sayısı yönünden ayrıcalıklar getirmesine karşın; 8/9/1999- 30/04/2008 arasında ilk defa sigortalı olanların yaşlılık aylığı bağlamada 5510 sayılı kanunun 4. Maddesinin 1.Fıkrasının (a) bendi kapsamında olanların prim gün sayısını 4500 gün olarak belirlemesine karşın BAĞ-KUR ile ilgili çalışanlara söz konusu kanunun 9. geçici madde 2. Fıkrasındaki düzenlemede prim gün sayısı yönünden SSK’ lılar ile Emekli Sandığı ile ilgilenenlere getirilen ayrıcalıklar getirilmemiş bulunmaktadır. Bu durum eşitlik ilkesine aykırıdır. Burada, sesi çıkan kesimlerin taleplerinin kısmen karşılanmasına karşın sesi çıkmayan kesimlerin göz önüne alınmadığı gerçeği ile karşılaşıyoruz. Boşuna dememişler; “ağlamayan çocuğa meme vermezler.” Bu konuda, bağımsız çalışanlar esnaf ve sanatkarlar hakları için kitlesel taleplerde bulunmadıkları gözlenmektedir. Nitekim toplumsal olaylar tarihinde esnaf direnişi olarak sadece 2001 ekonomik krizi günlerinde bir vatandaşın Ecevit’ in Başbakanlığında başbakanlık önünde yazar kasa atması dışında bir toplu eylem gözlenmemiştir. Bu konuda lafı fazla uzatmadan kitlelere “hak verilmez, alınır” özdeyişini hatırlatmak isterim.
Avukat ve noterler daha önce 506 sayılı SSK tabi iken 1/10/2008 tarihinden sonra SGK’ ca res’en 5510 sayılı kanunun 4/b maddesi kapsamında BAĞ-KUR iştirakçisi yapılmışlardır. Bu durum, özellikle 1/10/2008 tarihinden önce 506 sayılı yasaya tabi olan ve kendi hesaplarına çalışan avukatlar ile noterler yönünden müktesep haklar ilkesine aykırıdır. Ancak, ne hazindir ki gerek barolar gerekse de avukatlar haklarını savunmadıkları gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu durum, “oksimoron” a güzel bir örnek olmaktadır.
Kamuoyuna açıklandığı üzere EYT (Emeklilikte yaşa takılanlar)’ ın durumlarının düzeltilmesi için yasa çalışmalarına başlandığı günümüzde; öncelikle 5510 sayılı kanunun 9. Maddesinin 2. Fıkrasında da Bağ-Kur kapsamındaki iştirakçilerinin de kanundn sağlanan düzeydeki emeklilikte zorunlu gün sayısının da 4500 güne düşürülmesi, ayrıca 1/10/2008 tarihinden önce SSK kapsamındaki avukat ile noterlerin statülerinin korunarak yasanın 4/a kapsamına alınmalarına ve EYT’ lilerin durumlarının düzeltilmesi konusunda gerek bakanlık gerekse de sendikalar ya da meslek örgütleri yapmakta oldukları ya da yapacakları iyileştirme çalışmalarında tüm sigortalılar iç mülga Sosyal Sigortalılar, mülga Bağ-Kur’ lular ve mülga Emekli Sandığı iştirakçilerei için eşit ve adil hükümler getirilmesi sağlanmalıdır. Örnekleme yaparsak, yaşlılık aylığına bağlanması yönünden sosyal sigortalılar iştirakçilerine bir indirim yapılması halinde indirim süresi kadar BAĞ-KUR iştirakçilerine de indirim yapılmalıdır. Böylece, BAĞ-KUR iştirakçilerinin de” üvey evlat” olmadıkları anlaşılır. Bu konuda, siyasi partilerin de üzerlerine düşen özeni göstermeleri beklenir.
