Her çocuğun düşüdür bir uçurtmaya sahip olmak. Her çocuğun özlemidir en yükseğe uçurmak. Yapması ayrı bir zevk, uçurması ayrı. Renkli kağıtları bulursunuz önce. Gönlünüzce, dilediğinizce renkli. Çocuk düşleri gibi renkli. Çıtaları bulursunuz sonra. Dilediğiniz ağaçtan. Çıtalaŕı çatar, altıgen yaparsınız. Renkli kağıtları hamurla çıtalara yapıştırırsınız. Uzunca bir ip bulunca uçurtma tamamlanmış olur.
Çıkarsınız kırlara. Olabildiğince koşarsınız kırlarda. Uçurtma gibi özgürs ünüzdür artık. Özgürlük gibisi var mı? Koş koşabildiğince. Doldur ciğerlerine temiz havayı.
Kokla toprağın, çiçeklerin kokusunu.
Bir yarıştır başlar. " Kim daha yükseğe uçuracak? " diye. Yaşam da bir yarış değil midir? Ayakta kalmak için birileriyle yarışmak zorundasın. Dostluklar, arkadaşlıklar, kıskançlığa bırakır yerini. Kıskançlıklar, zarar vermeye başlar. Dostluğun yerini düşmanlık alır.
Bir kitaptan söz etmek için uzun tuttum bu girişi. Eğitimci yazar Ahmet Koçak'ın " ÇITALI UÇURTMA " kitabını az önce bitirdim. Etkisini yitirmemek için hemen yazmaya koyuldum.
Kitap "261" sayfa. İçinde (37) otuzyedi öykü yer alıyor. Öykü demeye dilim varmıyor. Özgeçmişinden kesitler var. Doğduğu , büyüdüğü yerler, öğretmenlik yılları, emeklilik yaşamı....Kimileyin bir söyleşi içinde bulursunuz kendinizi. Kimileyin kendi kendsiyle söyleşir, kimileyin karşısında biri varmış gibi. Tatlı tatlı söyleşirsiniz. Ne ararsanız var. Anılar var, söyleşi var, öyküler var. Onun için "anı- öykü- söyleşi yazıları" demek kanımca daha doğru.
Her öykü ayrı bir tat bırakıyor bellekte. Her bir Öykü, kendine özgü içerikler barındırıyor içinde. Gülmece tarzında yazarken aynı zamanda düşündürüyor insanı.
" Köy Öğretmeni adlı öyküsünde çiçeği burnunda bir öğretmenin köye uyum süreci, köyde karşılaştığı zorluklar anlatılır. " Böcek " adlı öyküde yerel sözcüklerle tanışır, Anadolu insanının kıvrak zekasını bulursunuz. Yerel sözcükler ayrı bir tat verir yazıya.
Konuşur gibi yazar Ahmet Koçak. Çok yalındır tümceleri. Basit ve kolay yazılmış izlenimi uyandırır. Sınıf öğretmeni olmasının payı büyüktür bu anlatımı kullanmasında. En karmaşık konuları köylülere ve küçük çocuklara anlatma becerisidir bu. Yalındır, kolaydır, basit gibi görünür ama bilgece yorumlar da vardır içlerinde.
"Hoşgörü" adlı öyküsünde hoşgörünün öneminden, değerinden söz ederken çok somut ve çok gerçekçi bir saptamada bulunur: ( Bir dansa bile hoşgörü ile bakamayan bir toplum nasıl ileri gidebilir? ) diye sorarak insanı düşünmeye ve sorgulamaya yöneltir.
" Bir Günün İçinde " Yurttaşlık bilinci ve sorumluluğu ile görevini yapmanın mutluluğunu anlatır.
" Casim Efendi " adlı roman bir yurttaşın ağzından ( Ben tüm insanları eşit olarak sevdim.Tüm.insanları dil, din, cins, mezhep, ırk, renk, görüş ayrımı yapmadan sevmeyi, değer vermeyi ilke edindim. İyi insanların her ulustan çıkabileceği gibi kötü insanların da her ulustan çıkabildiğini deneyimlerimle öğréndim.) diyerek yaşam felsefesini, yaşam anlayışını ortaya koyar. Bunları ders verir ya da öğütlercesine değil de öykülerinin içine gizleyerek anlatır.
Öykü kahramanları salt kişiler değildir. Kediler, köpekler, atlar, böcekler vb. Öykü kahramanlarıdır. Hayvan sevgisi doruklara tırmanır bu öykülerde.
Öykülerde işlenen temalar da çeşitlilik gösterir. Éğitim, Özgürlük, hoşgörü, barış ve demokrasi, siyasetin kirliliği, hayvan sevgisi vb. konular işlenmiştir. Hepsinin ortak yönü ise insan olmanın erdemleridir.
Hep güzel şeyler söyleyecek değilim ya! Tümceleri çok uzun. Daha kısa tümceler, yazıya daha bir akıcılık kazandırır. Paragraf kavramı gelişmemiş. Bu yönlerini de geliştirirse gülmece öykü geleneğinin son dönemlerdeki en usta yazarı olacaktır. Buna yürekten inanıyorum.
Elinize aldığınızda bitirmeden bırakamayacağınız bir kitap. Okumanızı öneririm. Eline, kalemine, yüreğine sağlık Ahmet Koçak öğretmen.