Eski Yunan'da Ezop ile başlar kahramanları hayvanlar olan öyküler yazmak. Hintliler, Kelile ve Dimne ve adlı yapıtla sürdürürler bu geleneği. La Fontaine ise günümüze uyarlar. Kahramanları hayvanlardan seçerler ama insanlara ders verirler. Unutmayalım, Böyle bir örnek bizde de vardır. Divan şairi Şeyhi'nin Harname adli yapıtını bu türe örnek gösterebiliriz.
Bizim kültürümüzde kahramanları hayvanlardan oluşan ve insanlara ders ve öğüt veren atasözlerimiz ve deyimlerimiz vardır. Atasözlerinin kim tarafından ne zaman söylendiği bilinmez. Atalardan günümüze kadar ulaşan, belirli bir yargı içeren, söyleyeni belli olmayan (anonim) düz konuşma içinde kullanılan sözlerdir. Atasözleri, geçmiş kuşaklardan süzüle süzüle günümüze kadar gelmiş özellikleri sözün içerdiği anlama göre değişir. Atasözü pek çok dalda eğitici yol gösteren, öğüt veren kalıplaşmış sözlerdir.
Her horoz kendi çöplüğünde öter. Bir kişinin kendi malı olan yerde yada kendisinin çok sevildiği çevrede sözü daha çok geçer.
Her şeyin bir vakti var, horoz bile vaktinde öter.
Her şey zamanında yapılmalıdır. Zamanı gelmeden yapmaya kalkışılırsa başarı elde edilemez. Çünkü gereken koşullar tam oluşmamıştır. Zamanı geçtikten sonra yapılırsa gereği kalmayan bir iş için uğraşılmış olur.
Birkaç gündür köydeyim. Önceki yazımda ağaçların, çiçeklerin, ormanların, denizlerin, ırmakların sesini aktardım sizlere. Bu gün de beni her sabah uyandıran, doğanın güzelliklerini, güneşin ışıklarını görebilmem için horozları atasözlerimizle anlatmak istiyorum.
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır. İnsan yaşlansa bile, iki özelliği genç kalır: gelecekte yapmayı tasarladığı şeyler ve tutkuyla bağlı olduğu dünyalık değerler. İnsanın sevdiği şeye karşı olan hırsı ölünceye kadar sürer. Bugünlerde yaşama isteğimiz, yaşama bağlılığımız her gün biraz daha artıyor.
Horozu çok olan köyde sabah geç olur. Bazı insanlar, üzerlerine düşsün düşmesin, konu hakkında bilgi sahibi olsun olmasın, her hususta konuşmayı, görüş ileri sürmeyi pek severler. Oysa bir konu üzerinde söz söyleyen çok olursa sonuca varmak gecikir. Siyasetçilerimiz bunun en somut örneğidir. Her gün konuşurlar ama ortada bir sonuç yoktur.
Vakitsiz öten horozun başını keserler. Her söz yerinde ve zamanında söylenmelidir. Bir sözün zamanı gelmeden söylenmesi, büyük zararlara ve kırgınlıklara yol açabilir. Bunun için, uygun olmayan zamanda aklına geleni söyleyen kimse cezalandırılır. Vakitsiz öten horoz, uğursuz sayılarak kesilir ve eti yenir. Her söz zamanında ve yerinde söylenmelidir. Zamansız ve yersiz söylenen bir söz beklenen etkiyi yapmayacağı gibi ilişkileri de bozabilir. Ulu orta konuşmalarıyla inşaların başını derde sokan kişi cezalandırılır. Halkımız, seçim zamanı geldiğinde erken öten horozları seçim sandığında cezalandıracaktır.
Zenginin horozu bile yumurtlar. Varlıklı kişi, parası sayesinde olanaksız gibi görünen işleri bile gerçekleştirir. Kısır girişim olarak değerlendirilen işten bile kazanç sağlamanın yolunu bulur. “varsıl, arabasını dağdan aşırır; yoksul düz yolda şaşırır". corona günlerinde açıklanan kalkan paketlerinin kimlerin işine yaradığını anlatan güzel bir sözdür.
Bir çöplükte iki horoz ötmez.
Toplumdaki insanları birbirine düşüren nedenlerden biride iki başlılıktır. Oysa bir toplumda iki baş olmaz, hiçbir topluluk iki başa birden tabi olamaz. Birden çok baş olursa aralarında anlaşmazlık çıkar. Bilim kurulu ile yönetenlerin anlaşmazlığı gibi.
Deyimlerimiz de vardır: beğeni gözetmeyen, güzel çirkin ayrımı yapmayan, eğlence düşkünü insanlara çöplük horozu denir. Ayrıca herhangi bir konuda düşüncesi, önerisi olmayan, birilerinin ardına takılıp çalım satanlar, efelenenler, dayılananlar vardır. Kendiliğinden ortaya çıkarlar. Gözlerinden kin ve nefret fışkırır. Horozlanmak deyimi bunları anlatır. Kim olduğunu bilirsiniz.
Yazımı kahramanı horoz olan bir öykü ile bitireyim: hikâye bu ya her sabah ezan okuyan bir horoz varmış. Bir gün ona sahibi demiş ki: – her sabah ezan okuyorsun, bir daha ezan okursan senin tüylerini yolarım. Bu tehdit karşısında horoz korkmuş ve kendi kendine demiş ki; “zaruretler mahzurları mubah kılar. Canımı kurtarmak için ezan okumaktan vazgeçmeliyim. Nasıl olsa benden başka horozlar var. Her halükarda onlar ezan okur.” horoz ezan okumayı bırakmış…
Bir hafta sonra sahibi tekrar gelmiş ve demiş ki: – eğer tavuklar gibi gıdaklamazsan senin tüylerini yolarım…
Horoz bu tehdit üzerine horozluktan vazgeçmiş ve tavuklar gibi gıdaklamaya başlamış. Horoz tavuklar gibi tam bir ay gıdakladıktan sonra sahibi tekrar gelmiş ve bu kez şöyle demiş:
– Ezan okumayı bıraktın, tavuklar gibi de gıdaklamaya başladın. şimdi de tavuklar gibi yumurtlamazsan yarın seni keserim!
Bunun üzerine horoz ağlamaya başlamış ve demiş ki;
– Keşke ezan okurken ölseydim.
En ufak bir sallantıda, sahip olduğu değerlerden, inancından, ödün veren insanlar, yaşamlarında dikip tutturamazlar. Bir kez ödün verdiğinizde bir daha isteklerin arkası kesilmez. Ödün, ödünü doğurur. Sonunda bağımsızlık da elden gider
Güzel bir derleme ile KISSADAN hisse dersleri vermiş ve günümüze bağlantı kurmuşsunuz. Elinize sağlık.