Herkesin içinde bir çocuk yaşar. Kimse istemez büyümesini içindeki çocuğun. Hep çocuk kalmak özlemi içindedir insanlar. Gamsız, tasasız, kedersiz bir o kadar da sorumsuz. Ama öylesine mutlu mu mutlu. O nedenle hep özlenir cocukluk yılları. Hiç gitmez gözünüzün önünden. Hep anımsanir.
Ünlü ozan Yahya Kemal Beyatlı da özlem duyar çocukluğuna. " Açık Deniz" adlı şiirinde ;
"Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum
Her lahza bir alev gibi hasretti duyduğum " dizelerinde bu özlemi çok güçlü biçimde dile getirir.
Bir başka ozan Cahit Sıtkı Tarancı, çocukluğuna ilişkin özlemini, " COCUKLUK," adlı siirinde anlatır.
" Affan Dede'ye para saydım
Sattı bana çocukluğumu" diyerek çocukluğunun geri gelmesini ister. Aynı şiirin,
" Ne güzel dönüyor çemberim
Hiç bitmese horoz şekerim" dizelerinde o günlerin hiç bitmemesini ister.
Çocukluk anılarını dilinden düşürmeyen, içindeki çocuğun büyümesini istemeyenlerden biri de Mükerrem Şehitoglu'dur.
"Anılar, gerçektir. Anılar özgündür. Anılar canlıdır. Anılar, tarihin gizli köşelerinden yansıyan ışıklardir. Anılar, karanlık gecelerin mehtabıdir. Anılar, gelecek kuşaklara el vermektir." tumceleriyle hem geçmişi anımsar hem de geleceğe ayna tutar.
Köylerde yaşanan zorlukları, sorunları, zorlu yaşam koşullarını dile getirirken güzelliklere de değinmeden geçmez. Anadolu köylüsünün, birbirinin, derdini, sevincini paylaşmasından övgüyle söz eder. Dayanışma ve imece, Anadolu'nun yaşam biçimidir.
Göç nedeniyle köyler boşalmış. Büyük kentlere göç etmiş insanlar. Verimli topraklar, ekime elverişli tarlalar boş kalmış. Üretim durmuş. Yazarımız, üretken bir toplumun, nasıl dışa bağımlı hâle getirildigini üzülerek anlatır, çözüm yolları önerir. Köyden kente göçlerin yarattığı olumsuzluklara değinir. Ulu önderin şu sözünü anımsatır okura: " Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden,rahat yaşamak isteyen toplumlar, önce onurlarını, sonra özgürlüklerini daha sonra da bağımsızlıklarını ve geleceklerini yitirirler ."
Büyükler, yaşamlarını sürdürmek için tarlada bayırda çalışırken, günlük yaşamın zorluklariyla uğraşırken çocuklar neşe içinde oyunlarını oynarlar. Evcilik oyunu, çelik çomak, dondu çizgi, ip atlama, saklambaç, bezirganbaşı vb. oynanan oyunların başlıcalarıdır.
Yazar, suyunu içtiği, ekmeğini yediği, gezip eğlendiği yerleri çocuk ve genç kız gözüyle anlatır. Bereketli yaylalarında otlayan hayvanlardan bakraçlariyla su almaya giden kızların mutluluğuna dek her ayrıntıyı dile getirir. Isınmak için kullandıkları tezekten ekmek yapmak ve yemek pişirmek için kullandıkları tandirlara dek tüm gereksinimlere yer verir. Yaşam güçtür, olanaklar kısıtlıdır ama insanlar mutludur.
Günümüzde unutulmaya ev yüz tutmuş meslekler ve kişiler de anımsanmiş bu yapıtta. Kahveci Bekir, Mahalle ebesi Ballı Nene, Demirci Memet ile Şükrü, Fırıncı Hafız, Kunduracı Mustafa bunlardan birkaçıdır.
"Toprağın Kızı" adlı yapıtiyla adını duyuran ve tanınan Mükerrem Şehitoglu'nun ikinci ürünüdür " Miri Yolu" adlı yapıt. Alp Yayınları tarafından basılmış ve dağıtılmıştır.
Çocukluğunun geçtiği yerlere duyduğu özlemin yanında bu yörenin doğal ve tarihsel güzelliklerini, gelenek ve göreneklerini, yaşam biçimlerini, değerlerini akıcı ve sürükleyici bir dille anlatmıştır. Kullandığı yerel sözcükler, anlatımına ayrı bir tad vermiştir.
Bir degerbilirlik örneği taşıyan bu yapıtı okumanızı öneririm. Okuduktan sonra sizler de yaşadığınız yerlere ve ülkenize olan sorumluluklarınızı anımsayacak, sizler de yazma isteği duyacaksınız.
Bizlere sorumluluklarımızı anımsatan yazar Mükerrem Sehitoglu'nu kutlar, başarılarının sürekli olmasını dilerim.