Son günlerde " utanma " üzerine bir tartışmadır gidiyor. " Sende hiç utanma yok mu? " diye soruyor birileri. " Asıl utanması gerekenler, sizsiniz" diye yanıtlıyor öbürleri. İşin içine devlet kurumlarının adı karıştırılıyor. Konu ile ilgili yazılar yazılıyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Ben de başka bir bakış açısıyla katılmak istedim bu güncel konuya.
Utanma nedir? Kimler utanmalıdır? Devlet kurumlarını ziyaret, ne zamandan beri utanılacak bir durum olmuştur? Bu sorulara yanıt bulmaya çalışalım.
Utanmak, onursuz sayılabilecek ya da gülünç duruma düşülebilecek bir olay ya da davranış sonrası üzüntü duymaktır. Yüzü kızarmaktır. Toplum içine çıkmaktan çekinmektir. Eskiden yırtık pırtık, yamalı giysi giymekten, hırsızlık, yolsuzluk yapmaktan, utanılırdı. Bunlara da yüz kızartıcı suçlar denirdi.
Şimdilerde öyle mi ya? Kimler, ne suçlar işliyor da bırakın utanmayı yüzleri bile kızarmıyor. Ülkenin varlıkları yabancılara peşkeş çekilmiş, halk yoksullaşmış, gençler işsiz kalmış, umutlarını yitirmiş, şirketler batmış da yine de utanan yok.
Utanmak, bir insanın en önemli özelliklerinden biridir. En erdemli davranıştır. Yaptığının yanlış ve gülünç olduğunu kabullenmek, dürüst ve erdemli insanların işidir.
Ancak, üzülerek belirtmeliyim ki kimileri, bu özellikten yoksundur. Çünkü utanmayan insanlar, her şeyi meşru görerek dilediklerini yapmakta ve bu uğurda hiçbir şeyden çekinmemektedir. Utanma duygusu olmayan insandan korkmak gerekir. Çünkü hiçbir çekincesi olmadığı ve “hedefe giden yolda her şey mübahtır” anlayışıyla hareket ettiği için ona karşı her zaman tetikte olmak gerekir. Deyim yerindeyse bazılarının yüzünde astar kalmadığı için hiç utanmadan her türlü rezilliğin altına imzalarını atabilmektedirler. Öylesine yüzsüzdürler ki kendilerini tereyağı gibi üste çıkarmasını bilirler.
Böyleleri, en iyi okulları bitirseler, en değerli diplomalara sahip olsalar da toplumda değer görmezler. Çünkü utanma, ahlakla eşdeğerdedir. İnsanları ahlaklı davranmaya iten, erdemli olmaya yönelten korku değil, küçük görülme duygusudur.
Bunu duyumsayan kişiler, utanmayı bilirler, yanlışlarından dönerler.
Duyumsamayanlar, yanlışlarını sürdürürler. Bir atasözümüzün belirttiği gibi ; " arlı arından, huylu huyundan vazgeçmez." Yani,
herkes kendi karakterine göre davranışta bulunur.
Hazır, atasözlerimize değinmişken bir kaç atasözümüzü daha anımsayalım: " arsız neden arlanır, çul da giyer sallanır."
Arsız, hiçbir şeyden utanmadığı için elbise diye çul da giyse salına salına gezer.
" arsızın yüzüne tükürmüşler, “yağmur yağıyor” demiş.
Arsız ne kadar ağır hakaret görse de aldırmaz, pişkinliğe vurur.
" çok söyleme arsız edersin, aç bırakma hırsız edersin."
Yönetimi altında bulunan kimselere sık sık müdahale edenler bekledikleri verimi alamadıkları gibi onları da arsız ederler; yiyecek ve para bakımından da sıkıntıya düşürenler onları hırsızlığa itmiş olurlar.
Atalarımız, utanma üzerine pek çok da deyim üretmişlerdir. Örneğin, dış görüntüsünü hiçe sayanlara, dış görünüşünün etkisini yok sayanlara " kalıbından utan" diye seslenilir.
Erdemli insanlar, ahlaklı insanlar, utanmasını bilenler, yanlış bir davranışta bulunduklarında " utancımdan yerin dibine geçtim " derler.
Kimsenin utanç duymayacağı, yüzünün kızarmayacağı, herkesin doğru, güzel, yararlı işler yapacağı; utanç değil onur ve mutluluk duyacağı günlerin gelmesini dilerim.