Günümüz dünyası, hem teknoloji alanında hem de siyasi dinamiklerde büyük değişiklikler yaşamaktadır. Bu da, bir dünya savaşının ne şekilde başlayacağı, nasıl gelişeceği ve sonuçlarının ne olacağı konularında endişe yaratıyor…
Tarihin en büyük iki savaşından ders alınmasına rağmen, 3. Dünya Savaşı'nın gerçekleşme olasılığı çok yüksek… Belki de İsrail’in bu çıkışı dünyayı o yöne götürecek.
“Büyük güçler arasındaki ekonomik, politik ve askeri gerilimler… Özellikle ABD, Rusya ve Çin gibi küresel aktörler arasındaki güç mücadelesi… Çin’in ekonomik yükselişi, ABD'nin küresel hegemonyasını sarsmaya başlaması ve iki ülke arasında rekabet… Rusya’nın eski Sovyet coğrafyasındaki nüfuz alanını genişletme çabaları…” yerel veya bölgesel krizlerin hızla küresel bir savaşa dönüşmesi nedeni olarak tanımlanırken, ABD’nin ve Batı’nın maşası olarak İsrail’in gittikçe büyüttüğü bölgesel kriz, “3. Dünya Savaşı için” görevlendirilmiş olduğunu düşündürüyor.
Bulunduğu coğrafyada bu kadar korkusuzca ve acımasızca her türlü savaş araçlarını kullanması bunu gösteriyor.
İsrail’in kullandığı teknolojik savaş stratejileri insanlığı fazlasıyla düşündürmelidir.
Siber savaş, nükleer silahların kullanılmasına bile gerek kalmadan ülkeleri yok etmenin bir yolu haline gelebilir. Bu durum, devletlerarası güvensizliği artırarak, ülkeleri barışa değil savaşa yatırım yapar hale getirirken, yeniden tırmanan ekonomik krizlere yol açabilir.
Olası bir 3. Dünya savaşında, Teknolojinin savaş alanındaki etkisi sadece siber savaşlarla sınırlı kalmayacaktır elbette. Otonom silah sistemleri, yapay zekâ destekli saldırılar ve robotik askerler, gelecekte savaşların nasıl yapılacağı konusunda devrim niteliğinde değişiklikler yaratabilir. Bu tür teknolojiler, insan müdahalesi olmadan hedef belirleyebilen ve saldırı gerçekleştirebilen sistemler yaratacaktır. Bu da savaşın insani yüzünü tamamen ortadan kaldırarak, daha az kontrollü ve daha ölümcül savaş senaryolarına zemin hazırlayabilir.
“YENİDÜNYA Düzeni”
3. Dünya Savaşı'nın ardından, siyasi ve ekonomik dengelerin değişmesi, ülkelerin toprak bütünlüğünün bozulması kaçınılmazdır. Büyük göç hareketleri, sınırların değiştirirken, küresel güçlere de, yenidünya düzenini şekillendirme fırsatı verecektir.
Sonuç;
İsrail’in çağrı cihazları ve telsizler üzerinden geliştirdiği savaş stratejisi, teknolojinin savaş alanındaki rolünü ortaya koymuş, geleneksel çatışma dinamiklerini kökünden değiştirmiştir. Bu da özellikle bölge ülkeleri için büyük tehdittir. Bu nedenle, savaşların nasıl gelişeceğini öngörmek her zamankinden daha zor hale gelmiştir.
İsrail, sahip olduğu gelişmiş teknolojiler, güçlü istihbarat kapasitesi ve nükleer silah iddiaları ile bir tehdit olarak algılanmalıdır. Dolayısıyla, savaşın getireceği yıkımı bir kez daha yaşamamak için savaş karşıtı sivil hareketlerin sesi daha fazla çıkmalı… Barışı koruma çabaları desteklenmeli, diplomatik girişimler güçlenmelidir…