Toplumumuzda şiddetin, sadece kadınlara ve hayvanlara uygulandığı algısı yerleşmiş olsa da, tarihi kimliklere, doğaya, kentlere ve bilime de şiddet uygulandığına tanık oluyoruz.
SİYASETTE ŞİDDETİN SON HALİ!..
Gün geçmiyor ki şiddetin başka bir biçimi karşımıza çıkmasın.
Geleceğimizin belirsizleştiği, nefret eğilimlerinin arttığı, sosyal alanların daraldığı, daha fazla içimize kapandığımız bir dönemde Ayasofya ile birlikte siyasetin, geçmiş değerleri tartışması ve tartıştırması şiddetin son hali oluyor.
Hâlbuki kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri başkalarına yapmamalısınız.
Kadın, erkek ayırt etmeksizin siyasi kimliklere ve geçmiş değerlerimize yapılan çirkin ve ahlaksız yakıştırmalar artık ülkemizde siyaset yapma biçimi halini almış durumda.
Son yıllarda 'şiddete son' adı altında yapılan bütün çalışmalara rağmen, şiddet tüm hızıyla devam ediyorsa, kaynaklarını ve sebeplerini tartışmamız gerekiyor. Örneğin; insanlar yaşadığı ümitsizlik, güvensizlik, yalnızlık ve itibar görmeme hali içinde kalınca şiddete başvurabiliyor.
Şiddetle var olmaya çalışan siyaset!
Toplumumuzda şiddetin, sadece kadınlara ve hayvanlara uygulandığı algısı yerleşmiş olsa da, tarihi kimliklere, doğaya, kentlere ve bilime de şiddet uygulandığına tanık oluyoruz.
Şiddeti o kadar sıradanlaştırmışız ki, hepimizin birer şiddet mağduru olduğumuzun farkında bile değiliz.
Mesele; saygı duyduğumuz makamlar tarafından, toplum değerlerine uygulanan şiddetle nasıl baş edeceğimizdir.
Yaşadıklarımız ortada;
Şiddet şekilden şekle girerken, eğiliyor, bükülüyor, yamuluyor ve biz biz olmaktan çıkıyoruz.
Biz biz olmaktan çıkınca da, bunu fırsat bilenler, yeni oluşturdukları kimliği ince ince bize işliyorlar.
Lakin, “Şiddetle değişen bir dünya, ancak daha çok şiddetin var olduğu bir dünya olur.” (Hannah Arendt) diye bir gerçek var!
Siyaset, kendi dışındakilere ve rakibi gördüklerine uyguladığı şiddet diline çeki düzen vermeli.
Çünkü, bu yolla taraftar toplama çabaları onların, bir çıkmazda olduğunun göstergesi oluyor.
Unutmayalım , “Şiddet ölümcül bir kasırgadır, kimi vuracağı belli olmaz.”
Sonuç olarak;
Ayasofya cami barışın, sevginin vücut bulduğu yerdir... Siyaset böyle bir yapıyı dillendirirken, değerlerimizi tartıştırmamalı, toplumu ayrıştıracak şiddet dili kullanmamalı, şiddeti rant haline getirmemelidir.
İnsan denen varlığın şahsiyeti, kimliği, terbiyesi, ilmi, inancı şiddete başvurmasını engellemelidir.
Nihayetinde kahraman olmak istiyorsanız;
Sorumluluklarınızı yerine getirirken topluma, ümit, güven, sevgi vermeniz, Milleti bir ideal etrafında birleştirmeniz, şiddet dilinden vazgeçmeniz gerekiyor. Tıpkı Atatürk gibi.
Doğru tespit,çağdışı, ilkel, seviyesiz totaliter iktidar baskı ile yönetimde kalmaya çalışıyor, ama nereye kadar.