“Perşembenin gelişi,
Çarşamba’dan bellidir.” Halk deyişi
Doğu Karadeniz bölgesinde 20 yy ikinci yarısında meydana gelen en önemli değişiklik, ekili alanlarda çayın görülmeye başlamasıdır. Çay bölgeye kısmi refah getirmiş, bölgeyi eskiye göre zenginleştirmiş ve daha eğitimli hale getirmiştir. Osmanlı döneminde çay bilinmemektedir. İlk kez 1920 yıllarda denenmiş, 1930 yılları sonunda fabrikalar kurulmaya başlanmış, 1950 sonrasında da çiftçilerin geçimlik üretimleri içerisinde yerini alarak tüm bölgeye hızla yayılmıştır. Bugün, Hopa’ dan Tirebolu’ ya kadar uzanan tüm Karadeniz şeridinde yaygın olarak üretilmektedir. Bugün, Hopa’ dan Tirebolu’ ya kadar uzanan tüm Karadeniz şeridinde yaygın olarak üretilmektedir. Devlet, gerekli çay fabrikalarını kurmuş, fabrika çalışanlarını da eğitmiştir. Bu bağlamda, Türkiye çay pratiği; küçük toprak sahiplerine olanak verilen, Devletinde yaprak alımı ve işletmesi üzerinde tekel kurduğu sistemi; “modernleşme” uygulanması olarak tanınması olanaklıdır.
Bu yeni sanayi ürünü sayesinde birçok hane halkı yerel ağalara ekonomik yönden bağımlı olmaktan, gurbetçi ücretli kölelikten ve siyasi açıdan da ağalara bağımlı olmaktan kurtulmuştur. Diğer yandan çay sanayi bölge toplumsal yapısına Çay-Kur çalışanları olarak yeni bir yönetici tabakanın girmesine yol açmıştır. Böylece yöre de beyaz yakalılar çoğalmıştır. Çay fabrikalarında tüm işlerin erkeklere verildiği için de çaylıklardaki işler kadınlar tarafından görülmeğe devam etmiştir. Bölge insanı buldukları her araziye çay bahçesi kurdular. Çaylıkların kurulmasında ve işletilmesinde gerekli emek gücü, öncelikle aile bireyleri, Anadolu’ nun iç kesimlerinden gelen yoksul insanlar ile 1990 sonrası da Gürcistan’ dan akın eden geçici göçmenlerden karşılanmıştır..
1970’ i yıllara kadar yeşil iki buçuk yaprağın sabit olarak fiyatı her yıl Mayıs itibariyle mevsim başında Devletçe belirlenmiştir. Bu yıllarda yaprağın birim fiyatı 0,56 Dolar üzerinde iken 1980’ ı yılların ilk yarısında fiyatı 0,26 Dolara kadar gerilemiştir. 1980 Askeri idarenin uygulamaya koyduğu, dekar üzerinden satın alınacak çay miktarına getirilen kontenjan sınırlaması uygulaması, yeşil çayın toplanmasında makasın yasaklanması ve düşük fiyat uygulaması 1983 sonuna kadar devam etmiştir. Bu kez Anavatan Partisi iktidarı; piyasacı anlayışına paralel şekilde piyasa güçlerini devreye sokarak çay sanayi üzerindeki Devlet denetimini dönüştürmek suretiyle 1985 de çay tekelini kaldırmıştır. Böylece, ÇAYKUR bünyesinde faal olan 45 çay fabrikası dışında geçen yıllarda bölge coğrafyasında başka da fabrika kurulmamıştır.
Çaydaki bu değişim dönüşüm üzerinde iktisatçıların her koşulda farklı şeyler söylemeleri olanaklıdır. Ancak, Çay-kur’ un özelleştirilmesi, bölgede ve Türkiye’ de sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. “ 18 Kasım 2002 -25Temmuz 2017 döneminde Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca 94 kuruluşta bulunan kamu paylarının blok satışı, halka arz ve İMKB’ de hisse senedi satış yoluyla, 10 liman, 81 elektrik santralı, 40 tesis, 3483 taşınmaz, 3 gemi ve 36 maden sahası ile araç muayene hizmetlerinin de varlık satışı/ işletme hakkı devri yoluyla” özelleştirilmiştir. Böylece 15 yılda 60 milyar dolarlık kamusal varlık, “özelleştirme” adı altında sermayeye peşkeş çekilmiş, liman, elektrik santralı, maden ne varsa hacet-mezat satılmıştır. Çay-kur’ un bugüne kadar özelleştirilmemesini, bölge insanı iktidar mensupları ile hemşeri olmaları nedenine bağlamalarına karşın ÇAYKUR’un bir gece ansızın Türkiye Varlık Fonuna aktarılmıştır. Çay-kur’ un Varlık Fonuna devir edilmek suretiyle “gizli özelleştirilmesi” pratiği ekonomi politikayı hemşeriliğe indirgeyenlere ders niteliği taşımaktadır. Çünkü siyasi iktidarın piyasacı olması nedeniyle bu konudaki ekonomi politikasını; hemşerilik kuralları değil küresel kapitalizmin kural ve kaideleri belirlemiştir.
6741 sayılı Yasa ile kurulan Türkiye Varlık Fonu Yönetim Anonim Şirketini Yasası’ n 2 inci maddesi ile belirlenen bağlamında Çay-kur fiilen “özelleştirme” kapsamına alınmıştır. T. Varlık Fonu; Devletin denetimine tabi olmadı için T. Varlık Fonu Başkanlığı Çay-kur’ u istediği gibi yönetecektir. T. Varlık Fonu, Çay-kur’un hisselerini borsaya açabilir. Çay-kur hisseleri yabancı ve yerli sermayeye satılabilir. Özelleştirilme sonrasında taşeron konumuna düşecekleri için Çay-kur işçilerinin işsizleşmesi ve yoksullaşması süreci başlayacaktır.
.
Evet, Varlık fonuna devri ile birlikte tüm payların Özelleştirilmesi Başkanlığına ait olması nedeniyle Çay- Kur fiilen özelleştirilme kapsamına alınmıştır. Kaldı ki Türkiye Varlık Fonuna devredilen ÇAYKUR’un körfez merkezli bir sermaye fonuna borç karşılığı ipotek edildiği iddia edilmiştir. Yakın gelecekte Çay-Kur el değiştirecektir. T. Varlık Fonuna devir edilene kadar kar eden Çay- Kur T. Varlık fonuna devir edildiğinden itibaren ne hikmet ise 2017 yılında, 267 milyon TL, 2018 yılında 657 milyon TL, 2019 yılında 635 milyon TL ve geçtiğimiz yıl da 547 milyon TL zarar yaptığı kamuoyuna açıklanmıştır. Yine, stoklarda kuru çay bulunmasına karşın 1 Mart 2021 tarih ve 3583 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Azerbeycan’ dan 300 ton siyah çay ithali kararlaştırılmıştır.[1]
Çay üzerinden markalaşarak dünya pazarlarına açılmak isteyen çay sermayedarlarının istekleri doğrultusunda 2009 yılında “Çay Yasası Tasarısı” hazırlanmıştır. Tasarıda, üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve küçük üreticiliğin tasfiyesi yolunda “sözleşmeli çiftçilik”, kamu özel ortaklığı çerçevesinde Çaykur’ un tasfiyesi ve Çay borsasının kurulması statüleri ile birlikte tasarıda Çay fabrikası sahipleri üretici olarak gösterilmektedir. Gelecekte çaylıkların mülkiyetinin el değiştirmesi söz konusudur. Böylece, yaş çay üreticileri çiftçiler olma özeliklerini kaybederek çay şirketleri ile sözleşme yapma yükümlülüğü olan proleterlere dönüşeceklerdir. Gelecekte çaylık alanları küçülecektir. Boşaltılan çaylık alanları, körfez zenginlerinin yaşam alanları etkinliklerine bırakılacaktır. Çay piyasası tamamen yerli-yabancı şirketlerin eline geçecektir.
Her zaman için başka bir dünya mümkündür. Tek çözüm, bu saldırılara karşı demokratik yollar kullanılarak direnme hakkı kullanılmalıdır. Aksi durumda ve bu gidiş ile, elimizde içecek çay , tarlamızda çaylık kalmayacağını söylemek olanaklıdır..
[1] Bkn; Resmi Gazete T. 2/3/2021 S. 31411