İNSANIN ARKADAŞI OLMALI, SENİ SENDEN İYİ TANIYAN, METİN AKINCI GİBİ, HAKKIMDA YAZDIĞI YAZİYİ SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM, Teşekkür ederim Arkadaşım iyi ki varsın.. Yaşar ÇELİK
Doğan çocuğa Yaşar isminin konulmasının özel bir anlamı vardır. Bunu babamdan bilirim. Ama çoğu Yaşar, ismi gibi yaşar değildir. Bazı Yaşar'lar ismine ayak uydurmaya çalışır, bazıları da yaşantısına ismini uydurmaya çabalar.
Çamlıhemşin, 80'li yıllarda henüz bir kasaba halinde iken Çarşıbaşı denen mevkiinde izbe görünümlü bir demirci dükkanı vardı. Kapısı caddeye, aydınlatma camı dereye bakan biriket duvarlı bu mekânda posbıyık, alnı terli, dudakları is rujlu bir adam kömür ateşinde çeliğe su verirdi. Bu adamın "Kopri gurbete çıktı" şiirinden Aziz Nesin'in "Yaşar ne Yaşar ne yaşamaz" öyküsüne uzanan hayat hikayesinden çıkarılması gereken önemli dersler var.
İsminin tam anlamını verdiği yer Laz-Hemşin kültürünün ortak noktası veya bu iki tezat kültürün birleştirici halkası yani kriminal noktası. İlk bakışta anlayamazsın. Laz dersin laz değil, Hemşinlidir. Hemşin'li dersin Lazdır. Veya her ikisi birdendir. Bu, komşu iki kültürün tam ortasındadır, birleştiricidir. Yoldan geçerken selam veren herhangi birisiyle mutlak ortak bir anısı vardır. Bölgedeki birçok siyasinin bu kadar geniş vizyonu yoktur. Sosyaldir, bir kadeh rakının yanında yarım limon, biraz tulum sesi. Ve çoğu zaman küfürdür mezesi. Yaşar. şiirdir, edebiyattır. Aşıktır bir güzele. Şiirler, destanlar yazar. Bilirki aşkı anlatan kafiyeler henüz yazılmamıştır ve bilirki hiçbir şiir, hiçbir hece bir bakış kadar sevgiyi, aşkı anlatamaz. Duygular gerçek, sözler yalandır ama onun şair ruhu o ilk bakıştaki o tılsımlı dizeleri aramaktadır.
Sisi'nin dünyanın merkezi olduğu dönemde organize edilen ve Kaçkar'larda başlatilan ilk turizm hareketlerinin ki, o zamanlar Dağ gezilerinin önemli bir özelliği "Selamsız Bandosu" gibi rehberlerin tamamının devşirme kişilerden oluşmasıydı(buna bende dahil).Genellikle tur programı gıyabında yapılan ve kendisine sunulan rotayı harfiyen yerine getireceği hususunda elindeki demiri, çekici bırakıp beline doladığı isli önlüğünü çözerek tur rehberliğine çıkan Yaşar, yürürken bir Alman kadar disiplinli, bir Fransız kadar dağcı ve bir Etiyopya'li kadar da enerji doluydu.
O zamanların Yaşar'ı Çamlihemsin'in gurbet hikayelerini konu alan ve kendi yazdığı "Melekler ve Kelekler" şiirinde gidenlere sitem eden, kalanlara "kelek" diyerek bir bakıma kendisiyle de alay eden Yaşar, talihsiz bir olayın ardından tekerlekli sandalyeye mahkum kalır. Belden aşağı sinir felci geçiren ve tüm enerjisini beynine pompalayan Yaşar
, iki ayak üzerinde yürüyen ruhu iflas etmiş insanlar için önemli bir kompozisyondur.
Yaşar Çelik, bence ismiyle soyismi yer değiştirmesi gereken bir şahsiyettir.
Metin AKINCI
1 Kasım 2020
************************************************
NOT: BENİM DE BİR ZAMANLAR ONA YAZDIĞIM YAZI
Çamlıhemşin in ortasında akan Peçançoy Şelalesinin yanında idi Dükkanım o tarihte,
Bir söylenti dolanıyor etrafta
Adam Gelmiş buraya yerleşecekmiş Alman eşi ile birlikte
Vayyy be ne adamlar var diyordu herkes Her kes buralardan kaçmak isterken, o buraya geliyor, hem okumuş hem eşi Alman, Var bu işte bir bokluk ya her neyse çıkar yakında kokusu diyordu herkes,
Daha kendini tanımadan on yargılı insanlar vermişti kararı, onu tanıyana kadar bende farklı düşünmemiştim açıkçası,
Bir Cuma günü öğle vakti, Kıvırcık saçlı bir adam Merhaba deyip kapıya dikiliverdi, Merhaba hoş geldiniz dedim fakat bu bizlerden biri değildi ama benim kanın kaynamıştı, ona sanki bir yerlerden tanır gibi oldum fakat imkan sızdı nerede görmüş olabilirdim,
Kafasını yan tarafa çevirip Şelale de Abdest alan insanlara baktı ve Usta bunlar buraya tünemiş kime neyi sergiliyorlar dedi, belli ki onu birileri kızdırmıştı, ve ekledi var mi sın şu su ile burada Rakı içmeye, hiç tereddüt etmeden varım dedim bir an kayboldu az sonra Bir şişe Rakı ve Yiyecek bir şeyler elinde geldi, Ben de iki Çay bardağı bir su bardağı ile suyun kenarına gittim,
İşte o gün orada başlamıştı bizim Dostluğumuz ve bitip tükenmeyen kavgalarımız,
Benim Hayata bakış açımı değiştiren, zaman zaman kendimden utandıran Zaman zaman da kendimle gurur duymamı sağlayan, o muhteşem Bilge İnsan Savaş GÜNEY,
Yavaş yavaş muhabbet koyulaşmıştı, Onun bir şeyler yapmak istediğini fakat İnsanların ona karşı soğuk ve şüpheci Tavırlarını sezdiğini ve ona bir Hizarcı nın lazım olduğunu konuştuk, bu konuda ona yardım edeceğimi söyledim ve Komşum olan bir amcayı onunla tanıştırdım, artık Dostluğumuzun temeli atılmıştı,
Dükkana gelip gitmeler sıklaşmıştı benimde ara ara yardım etme için ona gittiğimde yardım dan daha çok Rakı muhabbetlerine geçerdik,O Rakı yi içerken sanki meze diye hayati insana yedirirdi, Bak derdi şu dereye bak içinde neler var, Dağlara dikerdi gözünü işte bu dağlarda Altın var derdi, ben gülerdim bir elma bir Armut soyarken onunla konuşurdu, anlatırdı içinden geçenleri, Armutlar anlamasa da duyanlar anlayanlar olurdu onu bilirdi duyulduğunu daha bir içten konuşurdu o zaman,
Ansızın kalkar bir yerlere giderdi Kameliye de masa üstünde duran defter kalemi uzatırdı Al şunu yaz bir şeyler derdi, ben yazmaktan çok oraya yazılanlar i merak eder onları okurdum,
Yine bir gün yazmadığı mi görünce, be Adam hiç bir şey yazmayacaksan bari şiir yaz deyip defteri önüme attı, aşağıdaki şiirimi o gün yazmıştım,
…………..DUNYA……….
Allah im anlaşalım
Ya para ver ya iman
Ben de senin kulunum
Elbet benim ki de can
Ezan okur Camiler
Kiliseler çalar Çan
Bilmiyorum ben neyim
Gavur muyum Müslüman
Gözlerimde her an yaş
Olmamış güldüğüm an
Kimseyi suçlayamam
Bana kaderim düşman
Dünya bir bataklıkmış
Anladım doğduğum an
Zaten bir can vermişsin
Al istediğin zaman….
Bu şiirimi yazdım fakat altına ne isim nede tarih yazmadım, Aradan birkaç gün sonra Gözlerini gerdi ve Yaa be arkadaş sen ne biçim insansın bu harika şiiri yazıyorsun ve altında ne isim ne tarih yok senin emeğe de saygın yok galiba senin şiirlerini emeğini çalarlar haberin olsun dedi ve kendisi İsmimi ve o günün tarihini şiirin altına yazmıştı,
Orada kendisi gibi birçok güzel insan tanıdım,
Hele bir Metin var di ki gördüğümde kanımı beynime sıçratan şımarık kendini beğenmiş, Kibir ukala sonradan görme san ki bir bok biliyormuş gibi İngilizce konuşuyor derdim, ulan Şu adam Savaşın arkadaşı olmasa da şunu bir pataklasam diye duşunurdum hep, hissederdim onun da beni pek sevmediğin ama arada göz ucuyla bana bakıp hafiften tebessüm edişi beni daha da delirtiyordu, Farkındaydı bu durunum aramızda ki soğuk rüzgarın esmesine anlam veremiyordu Savaş İyi arkadaştır Metin diyordu, git işine yaa adam kibir diyordum, yok inan iyi biri ilerde anlarsın arkadaş olursunuz siz derdi sadece bir kusuru var Metinin derdi hayret bir kusurumu var derdim adamın her yanı kusur, gerçekten tek kusuru var o kusuru da zirveye yaklaşınca fark ediliyor derdi, Dayanamadım sordum bir gün bence bu adamın her yani kusur ama senin gördüğün kusuru ne dedim, o zaman söylemişti benim de ayni şeyi yaptığımı bilmeden, bu adam Zirveye yaklaşınca Hayvanlaşıyor kafile filan bakmaz bir an evvel o zirveye ulaşmak için koşturur, sevinsem mi üzülsem mi bilemedim çünkü bende ayni hisler ile zirveye koştururdum ben den önce kimse görsün istemezdim demek ki o da benim gibi düşünüyormuş, bar başka gün ise hiç beklemediğim bir yönünü gördüm, hayret İngilizce konuşmaya çalışan şehirli bozuntusu Tulum şişirmeye başlamaz mi, Ahaa şimdi boku yedi çalamaz ne anlar tulumdan dedim ama tulumun şişirme ve ilk çıkan sesteki uyumu bu işin ustası olduğunun habercisiydi Parmaklar nava oturdukça benim de yüreğimde bir şeylerin yeri değişmeye başlar olmuştu Gelin çıkarma yol havası derken tulum eşliğinde Rakılar yudumlanıyor o şımarık çocuğun yerini yavaş yavaş bir Çinçiva delıkanlısı alıyordu, anladım ki bizim bu adam ile çok ortak noktamız var, Tabii o da benim Tulum çaldığımı bilmiyor, türküler söylenmeye başlayınca Daha bir yakınlaşma başlar olmuştu, Galiba kavga ile yada nefret ile başlayan Arkadaşlıklar ebediyete kadar sürer İyi ki Seni tanıdım Sevgili Kardeşim Hep Benimle kal...Yorgun Yaşar ÇELK