NE YAPMALIYIZ? (4)
Yazarımız Zeki BAŞTÜRK, Vehbi MUTLUGELDİ’nin keyifle okuyacağınız yazı dizisini siz okurlarıyla paylaşıyor.
TRT Belgesel de “Ravenseat Farm” diye bir belgesel dizi halinde yayınlanıyor, ilginizi çekti mi bilmem? Özellikle köy hayatı ve hayvancılıkla uğraşanlar için güzel bir dizi. Olay İngiltere’de geçmekte ve kalabalık bir aileyi kapsamaktadır. Feodalite kalıntıları, tarım kesiminde emek yoğun yaşam hala bu aileleri en gelişmiş ülkelerde bile yaratmaktadır.
Neden İngiltere?
Sizi şimdi de Anadolu bozkırına götüreceğim; sene 1935 Sümerbank Bursa’da bir tesisin temeli atılır. Yine Sovyet’lerin parmağı vardır, tesisler o zaman için çok ses getiren büyük bir fabrikaya dönüşen yapıdır, entegre bir yapı olması ile dikkatleri çeker, için de kendi elektriğinden sosyal tesislerine kadar bir dizi yapıyı barındır. Merinos’un açılması ile dünyada bir numara olan İngiliz yünlü kumaşına rakip çıkmıştır, Çanakkale’de başına bela olan grup bu kez bozkırlarda harikalar yaratarak onlara yine meydan okumaktadırlar, Merinos açıldığı günden darmadağın edildiği güne kadar İngiltere’nin hedefinde kalmaya ve yok edilmesi gerektiğine dip not düşülen bir tesistir.
Merinos aynı zamanda ülke içinde ENTEGRE bir tesistir, neden mi? Köylünün en büyük destekçisi Merinos’tur.
Sizi bu kez 1969 taki bir köy kahvesine götüreceğim, burası Eskişehir’e bağlı Rıfkıye( Aktepe) köyüdür, doğduğum büyüdüğüm köy. Dönemin AP vekil adayı Prof.Dr Orhan Oğuz. Seçim çalışmaları nedeni ile köy kahvesindedir. Hoca, bilgili tecrübeli ve iyi bir hatiptir ancak karşısındakiler de yabana atılmayacak derece de TİP e oy verecek düzeydeki insanlardır. Konu eğitime gelir ve bu sorunu “taşımalı Sistem” ile çözeceğiz diyen hoca köy kahvesinden nazik bir şekilde kovulur.
Merinos ve köy okulları?
Ne ilgi diyeceksiniz.
Anlatalım, k.baş hayvancılık karlı bir iştir, o yıllarda köylerde ki nüfus oranı biraz azalsa da hala %60 düzeylerinde bir dağılıma sahiptir. Hemen her bir köylü ailenin az sayıda olsa da koyunları vardır, koyun altındır, geçim aracıdır. Üç çıktısı vardır ( boku bile paradır ama) et- süt- yapağı. Ürünlerin kazanç hanesine getirilmesinin bir şartı var “HAYVAN DAMA GİRMEZ” yani hazır yem yememelidir. Meralarda onun bakılması için ise çobana ihtiyaç vardır, püf noktada buradadır, yapağı çoban parasını karşılamakta, diğer 1/3 kazancın bir kısmı da kar yağdığı zaman koyunun yediği yem parasıdır, geriye kalan 1/3 ise sahibinin karıdır.
Gelişmiş ülkelerde nüfusun %3-5 i kırsalda yaşar(T.Piketty; Kapital) biz de ise bu nüfus bir türlü kırılamaz, aşağı düşürülemez. Düşürülmesi için daha katı uygulamalar gereklidir, nüfus hareketlerin kararlı direnişlerinden korkulur, ancak faşizm gibi güçlü iktidarlarca yapıla bilinir.
Köylü nüfusun dağıtılması için iki sert önlem alınır, onu besleyen pınarı (Merinos) yok etmek, geleceği olan çocuklarının eğitimini aksatmak.
Köy okulları kapatılır, taşımalı sisteme dönüşür, Merinos kapatılır hayvancılık biter.
Bu gün kırsal kesimde yaşayan nüfus oranı %7 lere indiği söylenir.
Neler elde edilmiştir.
1-İngiltere ve batı kendi ile rekabet edip bir türlü yenemediği yünlü kumaş tesislerini kapatmıştır,
2-Köy okullarının kapatılması ile cumhuriyetin( şu an?) köyde iki bayrak diktiği ocak ( okullar- sağlık ocakları) yok edilmiştir.
3-Kentte ucuz emek gücü sağlanmıştır,
4-Üretimden koparılan geniş kitle tüketici durumuna düşmüştür
5-Türkiye gibi bir ülkenin kalkınma planları ötelenmiştir.
Daha akla gelmeyenleri de eklersek bir taşla kaç kuş. Egemenler bir kez daha başarılı olmuştur. Çanakkale’de dize getirilemeyenler Merinos’ta karşısına çıkan Türk-Sovyet eseri tarihe gömülmüştür, onu lime lime ederek yok etmişler, tv lerin karşısında sırıtarak poz verip “onu parça parça ettik bir daha bir araya getiremezler” demişlerdir, işte bu kin ÇANAKKALE ve SOVYET ortaklığı kinidir.
Merinos sadece bir fabrika değilmiş. Köylüyü finanse eden ve tekstilin öncülüğünü yapan bir kurummuş, ayrıca içinde barındırdığı sosyal alanlar eğitim ile de bir öncü.
Sümerbank’lar böyle bir tesislerdi, bir yandan yün girişi diğer yandan kumaş- elbise olarak çıkış. Tamamen yerli ve Anadolu’lu. Siz hiç Van Sümerbank tesislerinde yün- keçi kılı- tiftik ile dokunan bir battaniye gördünüz mü? Battaniyeydi, %100 yerli, sağlam ömürlük. Bir tarafta emek istihdamı diğer tarafta köylüye destek. ENTEGRE tesis bu olsa gerek.
Fırsat verildiğinde Anadolu köylüsü- insanı neler yapabilir, cumhuriyetin birkaç örneğini sizlere anlatmaya çalıştım.
Sanat enstitüleri, köy enstitüleri, entegre fabrikalar. Tümünde emek var, tümünde “TEMRİN” var. Peki, bu gün hangisi ayakta?
Meslek liseleri işlevsiz kılındı, ona öğretmen yetiştiren okul kapatıldı, köy enstitüleri yok edildi ona öretmen yetiştiren Hasanoğlan yok edildi, ekonomiyi- köylüyü üretimi ayakta tutan cumhuriyetin öz sermaye ve Sovyet yardımları ile birlikte kurduğu tesisler yok edildi. Üretim kanallarını yok eden bir ülke nasıl kalkınır?
Thomas Piketty’ e göre tarımda ki kazancı % 70 i hayvancılıkla elde edilir. Bu gün süt- et- peynir diğer hayvansal ürünler almış başını gidiyor, halk bunu bu ederlerle nasıl tüketsin, hayvancılığı tamamen bitirme noktasında da MERA ların yok edilmesi işin tuzu biberi olmuştur. Ya biz tarımı nasıl kurtaracağız?
Size son olarak ülkemizin en saygın bld liğin lideri sayılan Eskişehir bld den kötü örnek vererek yazımı bitireyim.
Alpu ovasındaki geniş alanlarda nöbetleşe sulama sistemleri vardı, Alpu’dan yaklaşık 1000-1500 b.baş ve binlerce k.baş hayvan bu alanlarda otlardı, şu an bu alanlar B.Şehire geçmiş durumda, ne mi oldu? Sıkı durun bir tafında Raylı sistemler adı altına tesisler ve onun yanında hayvancılık tesisi kuruldu, insan bindiği dalı KESER mi? Hayvanın otlayacağı yere tesis, var mı böyle bir şey?
Otlamayan hayvan KAR etmez, protein alamayan insan da nasıl gelişir?
Yazı serisi devam edecek, Alp’lerde İsviçre’de yaptığım tesislerin ziyaretini ve ülkemizin genel görüntüsünü vermeye en sonunda da nasıl EĞİTİM olmalıdır, anlatacağım, izninizle.
Sağlıcakla kalın, saygılarımla.
26/06/21// V.Mutlugeldi.