"Şiir nedir, ne değildir? diye çok sordum kendime. Çok tanım ve açıklama yazdım kendimce. Çok da yazı ve kitap okudum. Yine de kesin bir şiir tanımım yok. " diye anlatır Yusuf Çotuksoken kitabının önsözünde.
İçinizde şiir yazmayan, şiir karalamayan kimse var mıdır acaba? Eli kalem tutan herkes, en azından deneme yapmıştır. Bunlara şiir denemez elbette.
" Ben kendimi ozan/şair olarak tanimlamiyorum, öncelikle iflah olmaz bir şiir okuruyum" diyen ozan arkadaşımız şiire küçük yaşlarda ilgi duymaya başlar. Uzun yıllar yazar. Yazdıkları defterlerde, kitap arasında unutulan kâğıtlarda kalır. Emekli olunca defterleri karıştırmaya, kitapları ayiklamaya başlar. Güncellemeler yapar. Onlardan seçtiklerini bilge dostu Kemal Bek okur ve yayına hazırlar. Ortaya " Ezgilenir Sevgiler" adlı özgün bir şiir kitabı çıkar.
Bir solukta okudum bu ilginç kitabı. Kendi gençliğinden, gençliğin verdiği aydınlanma savaşımından esintilere rastlıyoruz: Anılarımız Yeter adlı şiirinde;
" sevgi dokuduk seninle bunca yıl,
özgürlük, barış, emek uğruna
sevgiye barışa katıp
onurlu kavgalarda yoğrulduk"
dizeleriyle ne güzel, ne özlü anlatır verilen mücadeleyi. Verilen mücadele o denli onurlu, o denli kutsal, o denli emek isteyen bir uğraş. Her güzel işte olduğu gibi bu kutsal uğraşı da baltalar egemenler.
Onurlu, dirençli mücadelenin sekteye uğraması ozanı derinden etkiler. Şöyle anlatır o günleri:
" saksıya barış tohumları ektik seninle
gözyaşlarımizla, terimizle suladik, büyüttük,
tam çiçeğe duracakken
zalim bir el kırıverdi dibinden."
Aydınlanmadan yanadır ozan. Günebakanlar gibi güneşe dönüktür hep yüzü. Karanlıktan korkar.
" Gecelerden korkarım hep
içimden gemilere binip
güneşe yolculuk etmek geçer".
Melih Cevdet Anday, " bilinen sözcüklerle bilinmeyen sözler yaratma sanatı " diye tanımlar şiiri. Gül, şiirimizin en çok kullanılan kavramlarindandir. Gül adının geçmedigi şiir yok gibidir. Ozanımız, çok bilinen bu sözcükle özgün bir anlatım yaratmıştır. Gül sözcüğü ile her duyguyu farklı biçimde yansıtmıştır.
" sevgiye kırmızı gül
barışa beyaz gül
dostluğa sarı gül
umuda pembe gül
hoşgörüye mor gül
acıya siyah gül
yaşama sevincine yeşil gül."
Şiirlerinin teması yalnızlık, kardeşlik, barış, umut, sevgi, insan gibi evrensel değerlerdir. "Haydi gel " şiirinde bu temaları somut biçimde görebiliriz. Örneğin,
" kağıttan gemiler yapalım
umuda yolculuğa çıksın ' dizelerinde umudu,
" sevgi bulutu oluşturalım
yağsın tüm insanların üstüne " dizelerinde sevgiyi, insanlığı,
" haydi gel , el ele verelim
kardeşliği percinleyelim her yerde" dizelerinde kardeşliği işler. En çok da umudu büyütür, umudu yeşertir, umuda olan inancını dile getirir.
" çok yakında benim ülkemde de
uyanacak insanlar, derin uykularından " dizelerinde anlatır.
Yaşama bağlıdır, yaşama sevincini iliklerine dek yaşar, yaşatır.
" Yaşamak istiyorum,
her sabah yeniden
doğmuş gibi" dizeleriyle yaşama her gün yeniden doğar. Yeni umutlarla, yeni güzelliklerle başlar yeni güne.
" Yaşam büyük bir şiirdir " ozan için. Türlü guzellikleri barındırır içinde. Tıpkı lirik, dramatik, pastoral şiirler gibidir yaşam. Coşkulu, doğal, yasamsaldir. Kimileyin de bireyseldir, toplumsaldir, evrenseldir. Yasama sevincini yitirmemeli, sürekli canlı tutmalıdır insan.
Bir arayış içindedir ozan. Aradığı hep güzelliktir, sevgidir, mutluluktur, barıştır. Tüm bunların özünde insan vardır. Yunus Emre'nin" insandan yola çıktım, sonunda yine insanı buldum" dediği gibi ozanın da aradığı insandır. Arayış adlı şiirinde; " hep bir arayış içindeyiz, aradığımız hep sensin: İnsan" diyerek neyi aradığını söyler bize. Çünkü insan olmaz, bu değerlerin hiç birinin önemi yoktur.
Şiiri ya yazabilmeli ya da sevmeli okumasini