Her ne kadar eğitimci kökenli olsam da aynı zamanda çay üreticisiyim.
Doğu Karadenizli olupta çayla bir şekilde ilgili olamayan insan yok gibi aslında.
Her yıl Mayıs ayı yaklaşınca 200 bini aşkın üreticinin gözü kulağı, önce destekleme paralarının ne zaman ödeneceğinde, ardından gübre ücretlerinde, ardından birinci sürgün döneminde ÇAYKUR’un uygulayacağı kotada daha sonra ise ÇAYKUR’un belirleyeceği yaş çay fiyatında oluyor.
Doğu Karadenizli çay üreticisine, kendisi için hayati önem taşıyan ve geçim kaynağı olan çayla ilgili hiçbir kararda söz hakkı tanınmamış ve hükümetlerin uyguladığı çay politikalarını kabul etmekten başka seçenek bırakılmamış.
Yıllarca böle devam eden çay üreticilerinin sorunları “böyle gelmiş böyle gider” mantığı ile devam ettirilirse, daha uzun yıllarca konuşulmaya devam edileceğe benziyor.
Ne zamana kadar peki; Taa ki, üreticiler emeğimle ürettiğim yaş çay alım politikalarının belirlenmesinde benim de söz hakkım olmalı bilinci oluşana kadar.
2021 yılı yaş çay alım politikasının üretici açısından yarattığı olumsuzluklara geçmeden önce önemli gördüğüm bir konuya da değinmeden geçemeyeceğim.
Yaş çay kampanyası öncesi gerek basın, gerekse sosyal medya aracılığı ile verdikleri demeçlerle adeta yarışa giren bazı siyasiler, kendi çıkarları ve konumlarını koruyabilme gayretine giren bazı STK’lar, hatta her şeyin kendilerinden ibaret olduğunu düşünen bazı yazarçizerler ve üçüncü şahısların sürece hiçbir katkılarının olmadığı artık herkes tarafından anlaşılmıştır. Tabi, kendilerinden başka.
Şimdi isterseniz 2021 yılı çay alım kampanyasının uygulamalarına ve üretici açısından yarattığı sorunlara kısaca bir göz atalım.
Hepimizin bildiği gibi ÇAYKUR yaş çay alımı yaparken dönüm başına satın alma kotası uyguluyor. 2021 yılı birinci sürgün alımları için açıkladığı kota miktarını 600 kilogram olarak açıklandı. Açıklanan bu kotanın günlük çay satın alımında kontenjan uygulandığı sürece hiçbir anlam ifade etmediğini ya biz anlatamadık yada anlamak istemiyorlar
ÇAYKUR’un yaş çay alımına başladığı ilk gün dönüm başına uyguladığı 100 kg’lık kontenjan üçüncü günde 20 kg düşürüldü ve üreticiler kotalarını dolduramama tehlikesiyle yüz yüze bırakıldı.
Hal böyle olunca veya oldurulunca, “kurt dumanlı havayı sever misali,” özel sektör olarak yaş çay alımı yapanlar hemen fırsatı değerlendirip ÇAYKUR’un 3,87 + 13 Krş. = 4’TL. olarak açıklanan ve maliyetini dahi zor karşılayan fiyatın altında fiyat belirleyip üreticiyi sürpriz olmayacak bir şekilde mağdur ettiler.
Aile bütçesi üzerinden hesaplama yapabilmek için ekonomist olmak gerekmiyor. Açıkça görülmüştür ki yaş çay fiyatları hiç bir dönem üreticinin emeğini ve alın terini karşılayacak düzeyde olmamıştır. Sorunun çözümü için yapılacak tek iş, en kısa sürede üreticiyi de çayın bir paydaşı olarak kabul edilip, uluslararası rekabet yapabilecek kalitede çay üretimi yapılabilmesi için çay kanununu çıkarmaktır.
Çay üzerine söylenecek çok söz, yapılacak çok iş var. Ancak bilinmesi gereken en önemli konu, sömürü üzerinden kurulan bu sistem değişmedikçe ve üretici kendi sorunlarına sahip çıkıp örgütlenmedikçe her yıl aynı sorunları yaşamaya devam edeceğimizdir.
Ben de tam da bu konuya detinecektim. Haftasonu çay toplamaya gelince kota kontejan ve randevu üçlüsü ile karşılaşınca. İyiki özel çay fabrikaları var diye dua eder şükreder olduk.