Damadın amcasından bir altın bilezik, Gelinin teyzesinin oğlundan beş yüz dolar, Damadın yakınlarından hem geline hem damada beşi bir yerde, Filandan altın kolye, falandan çok miktarda para ve gümüşlük…” sözlerini duyarız düğünlerde…
Bu yazımda size önemli bir geleneğimizden bahsedeceğim. Nesilden nesile değişime uğrayarak kimilerine göre gelişimin ölçüsü, kimilerine göre ise yozlaşmayı yansıtan düğünlerimizden…
Düğünler dünya evine giren iki çiftin toplum tarafından yardımını, katkısını sağlamak için yapılır. Yapılırken hem eğlenebilmek, güzel vakit geçirmek ve düğün sahibine katkı sağlama amacı güdülür.
Bazen insan; “nerede o eski düğünler? “ diyesi gelir.
Düğün sahipleri her türlü formaliteleri yerine getirdikten sonra komşu ve yakınlarını katkı sağlamaları için davet ederler. Düğünler köy evlerinde yapılır. Günler öncesinden komşulardan pişirilen tepsi tepsi ekmekler, mayalanan yoğurtlar ve diğer yiyecekler gelir Aralarında yardımlaşma ve dayanışmanın güzel bir örneğini verirlerdi. Düğün günü düğün evine kız tarafı ayrı, erkek tarafı ayrı gider ve önceden belirledikleri hediyeleri götürürlerdi. Hediyeler gelin ve damadın bundan sonraki yaşamlarında lazım olacak eşya, mutfak aracı ve beyaz eşyalar gibi malzemelerden seçilirdi. Düğün evinde hediyeleri toplamakla görevli mangalcı başına teslim ederlerdi. Düğün alayında yol boyunca çeşitli eğlenceler, mizah ve skeçler sergileyerek gelini eve teslim ederlerdi. Düğünün çeşidine göre yemekler yendikten sonra sabahlara kadar eğlenirlerdi. Bu bazen horon, bazen mangal türü eğlencelerden ibaret olurdu. Kimilerine göre demode olan bu uygulamalarla kuşaktan kuşağa aktarılan geleneklerimiz yaşama şansı bulurdu. Tabiî ki geleneksel köy düğünlerinin artıları olduğu kadar eksileri de vardı. Düğün evi yanındaki komşular da evlerini düğüne çeşitli işlevler için tahsis etmek zorundaydı. Bazı evlerde oturulur sohbet edilirken bazı evlerde yemek yenirdi. Bu konuda komşular rahatsız olur, evlerin bazı eşya ve malzemeler zarar görürdü. Ancak dayanışmanın, yardımlaşmanın en güzel örnekleri bu aktivitelerle sergilenirdi.
Her şeyde olduğu gibi düğünlerde de özümüzden uzaklaştık, adeta özenti hastası olduk. Moda ve özenti bizi bizden uzaklaştırdığı gibi yeni şeylere ayak uyduramadık, israf ve korkunç bilinçsiz tüketim delisi olduk. Başımızda başörtü türban mini etekle ve horon oynarken bırak sempatik olmayı komik ve gülünç duruma düştük. Bize yabancı olan dansları yaparken çam üzerine çam devirdik. Düğüne gelen bir görümlük çiçek ve çelenklerle israf üstüne israf yaptık. Bu tür işe yaramayan şeylere verilen paraların yeni evlenenlere katkı olsun diye verilip bir yaralarına merhem olması daha doğru olabileceğini düşünmedik.
Birde takı merasimi var.
Yıllar önce köyümün bir düğününe katıldım. Takı merasimi gelene kadar bekleyip hediyemi verecek ve sonra düğünden ayrılacaktım. Cebimde verebileceğim kadar bir miktar parayı ayarlayıp beklemeye koyuldum. Takı başladı. Altın, bilezik, mark, dolar anonsları. Her takan kişi taktiği miktar kadar alkış alıyor. Bekliyorum ki Türk parasına sıra gelsin de hediyemi vereyim diye. Nerde..! Türk lirasına bekle ki sıra gelecek. Anons ve sunucunu filancıdan bu kadar mark, falancıdan şu kadar dolar, bundan bir beşi bir yerde şundan altın, bilezik vs. Verilen hediyenin değeri oranında alkış sesleri. Arada Türk parası verilince sunucunun sönük anonsu ve çiliz alkış da duyulurdu. Orantısız hediye sunumları… İçimden” madem kendi aranızda marklarla, dolarlarla düğünü yapacaktınız bizi niye davet ettiniz? Anlaşılan bizim size verecek olduğumuz para ile dişinizin kovuğuna yetmez. O halde bize karşı şov yapmak, zenginliğinizi, kültürsüzlüğünüzü, kültür ve eğitimden önce paraya kavuşmanızın sonucunu mu göstermek istediniz?” İçimdekileri birine kusmadan cebimdeki parayı elimle cebimde tutarak düğünden ayrıldım. Dışarı çıkarken kendi kendime bir karar aldım. Etkili olabileceğim bir düğünü köyde eski usul bir düğün yapacaktım. Eğer beceremezsem hiç olmazsa takı anonsu yaptırmayacaktım. İsteyen belirlediği hediyeyi gizlice damat ve gelinin yanına gidip sunabilirdi.
O zamandan bu güne üç düğün yaptım ve kararımı uyguladım. Eski köy düğünü yapmayı başaramadım ama takı şovunu kaldırdım. O tarih sanki bir milat oldu ve takı şovu yapılmadan törenler gerçekleşti.
Pandemi den sonra düğünlerin seyri, katılım oranları ve yapılış şekilleri de değişecek. Belki de daha sade bir düğün merasimleri veya aile içinde nikâh, takı buluşmalarından ibaret olacak. İnsanlar artık kalabalığa karışmak istemiyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Günümüzde eski gelenekleri yaşatmak zordur. Ancak toplumun katkısını almak, dayanışmayı sağlamak için bazı değişiklikler yapılabilir. Örneğin çiçek, çelenk ve maytap patlama gibi israfı özendiren uygulamalardan vazgeçilir. “Hediye dükkânı” projesi ile evlenenlerin ihtiyacını karşılayan daha yararlı ve somut adımlar atılabilr.
Önemli bir konu hocam.. kaleminize ve bilincinize sağlık..