Çocuklarımızın ve öğretmenlerimin sömestri tatili sona erdi. Bu gün ders başı yapmaya başladılar. Gerçi tadında bir tatil keyfini çıkarıp çıkaramadıklarından pek emin değilim. Zira ülkenin bir bölümü ( Malatya, Elazığ) ağlarken diğer bölümlerde gülerek eğlenmek; bir bölümü üşürken diğer bölümlerde üşümemek elde değildir.
Ders başı yapan çocuklarımız tabir yerindeyse adeta bir maratona başlayacaklar. Bu tabiri kullanmamdaki kasıt şu: Çeşitli ad altında sınavlara sokulacak birbirleriyle tıpkı yarış atları gibi yarıştırılacaklardır. Gelişimlerini sağlayacak olan kendi kendileri ile ve zamanla rekabetin yerini arkadaşları, kardeşleri ve diğer öğrenciler alacak. Yüzde dilimi ile en çok %10 veya %20 başarı hedeflenirken %80 lık koca bir öğrenci kitlesi başarısız olarak dışlanacak. Dışlanan öğrencinin psikolojik yapıları bozulacak. Her geçen zaman ve süreç içinde öğrenci hangi mevkie gelirse gelsin mutsuz, ruhsal durumu bozuk bir birey olarak topluma katılmış olacak. Bu sınav merkezli bir eğitim sisteminin faturasıdır.
Üstüne üstlük bu tatile bir de deprem damgasını vurmuştur. Deprem bölgesi içindeki öğretmen ve öğrencilerimizin korku, panik ve endişelerini de göz önüne getirdiğimizde başarılı olmak mümkün değildir.
Meslektaşlarıma ilk dersin adı ne olursa olsun ilk konuyu deprem olarak ele almalarını öneririm. Depremin bilimsel açıklamalarıyla kavratılmasını, korkulacak bir şey olmadığını, yıldırım, gök gürültüsü, sel ve erozyon gibi bir doğa olayı olduğunu; daha büyük deprem şiddetini savan ülkelerin bu olayla nasıl başa çıktıklarını örnekleri ile öğretmelerini isterim.
Depremin insan öldüren tek faktör olmadığını; bunun sismik, rant al, ekonomik ve cehalet boyutunun olduğunu kavratmalarını isterim. Kentleşme ve yapılaşmada deprem fay hattına muhatap yererde imara açık yapıların yapılmaması gerektiğini; arsaların her türlü zemin etüdü, jeolojik incelemelerinin yapılarak tespit edilmesi gerektiği; sağlıklı malzemelerden yapılabilecek her türlü yapı ve binalarda depremle birlikte yaşanabileceğini öğretmelerini isterim. Öğrendiklerini de evde ve çevrede herkese ve büyüklerine izah etmelerini önermelerini isterim ki,; “deprem günahların bedeli ve cezasıdır, küçük yaşta çocukların evliliklerini yasaklanması sonucu Allah’ın verdiği bir gazaptır” diyen sözde aydın cahil şarlatanların fetvalarına malzeme olmasın.
Yapılması gereken şey; deprem gerçeğini öğretmek. Depremle yaşamayı öğretmek ve öğrenmek. Depreme karşı dayanıklı ve esnek yapılar inşa etmektir.
Çünkü deprem öldürmez. Para, çıkar ve rant hırsı öldürür. Kurallara ve yasalara uygun yapılmayan eksik malzeme ile yapılmış binalar öldürür. Cehalet öldürür.
En büyük savaş cahilliğe karşı yapılan savaştır. M.K.ATATÜRK