“Direnme hakkı” yasalarla verilmez…
Yasalar direnme hakkını sadece tanır…
Ya da tanımaz…
*
Ama direnme hakkı vardır ve direnme hakkı ta doğadan gelir…
Canlı-cansız, yeryüzünde gördüğümüz her şey direnebilenlerdir, direnemeyenler çoktan gittiler..
Masa kenarındaki kedi yavrusunu ittir, henüz hiç düşmediği ve düşmenin ne olduğunu bilmediği halde direnir…
Oltaya gelen balığın çırpınışı, direnmesindendir…
Ağaçların her rüzgâr estiğinde doğrulmaları, yaradılışlarına konulmuş direnme hakkıdır…
“Odun” de istersen…
Taş direnir…
Taş…
Toz-toprak; direnemeyen taşın un ufak halidir…
*
Kendi bedenine bak: ateşte çekilen el…
Işıkta kısılan göz…
İğneyle irkilen beden…
İstersen nefesini tut; oksijen isteyen beyninin direnme hakkını göreceksin…
*
Demek istediğim; direnme hakkı demokrasinin, yasaların, devletlerin, parlamentoların, sosyal düzenlerin verdiği ya da aldığı bir hak değildir….
Direnme hakkı ”var olma” hakkıdır…
Kedi yavrusundan ağaca kadar…
*
Direneceksin…
Yuvanı yıktıklarında…
Çocuklarını elinden aldıklarında…
Ekmeğini çaldıklarında…
Sesini kıstıklarında…
Yeryüzünün; özgür, başı dik, çağdaş, gelişmiş, uygar, mutlu ve güvende bir bireyi
olmana izin vermediklerinde…
Direneceksin…
*
Adaletsizliklere direneceksin…
Tuzaklara direneceksin…
Yalanlara direneceksin…
Sahtekârlıklara direneceksin…
Elinden değerlerini aldıklarında direneceksin…
Zulme direneceksin…
*
Yarasa gibi aydınlığa direnmek yerine hiç olmasa; bir ağaç, bir taş, bir kedi yavrusu kadar, var olmak için direneceksin…
ALINTI
Bekir COŞKUN