1 Hazirandan sonra normalleşme olacak. Corona virüs salgınının ortaya çıkışından bu güne dek muhatap olduğumuz karantina, kapanma ve her türlü korunma önlemlerinin sonunda uygulayacağımız en geniş gevşeme olacak.
Peki, ama şimdiye dek yaşadıklarımızdan neler öğrendik veya öğreneceğiz?
Daha önceki birkaç yazımda vurguladığım gibi; corona sonrası artık hiçbir şey; İnsan, hayat ve dünya aynı olmayacak. Yaşadığımız günler insanın gücü kadar güçsüzlüğünü, olanakları kadar sınırlarını da yeniden düşünme ve görme imkânı verdi ve verecek. Yeni bir dünya düzeni kurulacak. Küreselcilik tamamen ortadan kalkmasa bile bayağı bir yara aldı ve almaya devam edecek.
Artık gelecek, yenilenebilir enerjide ve sürdürülebilir ekolojik çözümlerde olduğu görüldü. Tarihsel bir dönüm noktasındayız. Bu noktada akıl ve bilim rehberliğinde tekno merkezci olmayan bir tarih ve kültür bilincine ihtiyaç vardır.
Olağan üstü afet ve felaketlere hazırlıksız yakalandığımız kesindir. Yaşadıklarımızdan edindiğimiz deneyime dayanarak bundan böyle gelişecek bu tür olaylara hazırlıklı olma, bütçeler ve fon ayırma zorunluluğu doğdu. Ciddi bir toplumsal dayanışma ve seferberlik gerekecektir.
Kaliteli eğitimin toplumun tüm kesimlerine hem de yaygın ve sürekli eğitimle her yaş ve kademesine eriştirilmesinin önemli bir kamusal sorumluluk olduğunun hatırlanacağı bir süreç olmuştur.
Kentlerin; orman ve tarım alanlarının korunduğu, insanın yaşam kalitesinin en öncelikli hedef olduğu görülmüştür. Ama ne olursa olsun, bu salgın sonrasında, insanlar yetinerek, paylaşarak ve dayanışarak yaşama alışkanlıklarını geliştirmek zorunda ve olmaya devam edecektir.
Bazı ülkeler despot ve dayatmacı yöntemlerle salgını kontrol altına alabildi. Bu totaliter yönetimlerin haklılığını göstermez. Önemli olan insanlığın bundan sonra kendini ve yaşamının kalitesinin, toplumsal güvenin ve dayanışmanın değerini anlamak, mevcut siyasal ve yönetsel sistemleri daha eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik biçimde dönüştürülmesini sağlamaktır.
Krizler, köklü dönüşümlere kapı aralar. Ulus devletin yeniden güçlenmesi söz konusudur. Sosyalist felsefenin gözden düşürülmesi çabaları sona erecek.
İnsan-doğa, insan-insan ilişkileri tarih ve kültür bilinciyle değerlendirilmesi, yeni ufuklar ve yollar aranması en önemli ihtiyaçlardır. Sosyal medya ve dijital dünya öne geçecek.
Doğayla, doğal yaşama yolları öne çıktı ve çıkmaya devam edecek. Bilgi ile değerler ilişkisi yeniden kurgulanacak. Tüketim toplumu ve büyümeci kapitalist anlayışın sorgulanması kaçınılmaz olmuş ve olacaktır.
Hava yolu taşımacılığı, turizm, eğlence toplu taşıma, AVM, sektörler olumsuz etkilenecek, ancak ileri teknoloji kullanan sektörler, siber ve sanal dünya hizmetleri, esnek çalışma ile sağlık gibi sektörler öne çıkacaktır.
Karantinalar, tanık olunan ölümler, yaşanan tüm sıkıntılar, sınırlamalar, hayatın anlamını ve değerin yeniden düşünme ve sorgulama olanağı veriyor. Bu dönemi bir yüzleşme dönemi olarak görebiliriz. Kendimizle, diğerleriyle, toplumla, devletle, dünyayla yapılan yüzleşme önemli ve gereklidir. Bu yüzleşme aynı zamanda kendimizi yenilemeyi de sağlayabilir.
Olağan hayatın neredeyse durmuş göründüğü bir dünyada, pek çok şeyin askıya alındığı koşullarda, yeniden önceki duruma dönmek imkânsızdır. Düşünme biçimi, alışkanlıklar, anlayış ve tutumlar, gelenekler, yaşama biçimleri bir sarsıntı ve değişim geçiriyor, geçirmeye devam edecektir.
Yaşamın değerini, aynı dünyayı paylaştığımızı dünyanın yalnızca insana değil bütün varlıklara ait olduğunu anlayıp kavrayabilir ve yaşamımıza daha farklı bir şekilde devam edebilirz.