17 Nisan 1940 yılında açılan Köy Enstitüleri nasıl kapatıldı?
Köy Enstitüleri, bilimsel, laik, demokratik, toplumcu, evrensel nitelikli eğitimle, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür gençler yetiştiriyordu.
Hak arama bilinciyle, yurttaşlık bilinciyle eğitilen Köy Enstitüsü öğrencileri, tatilde memleketlerine, köylerine gidiyor, karşılaştıkları haksızlıklara itiraz ediyor, yanlışlıklara müdahale ediyorlardı. Eğitimli köy çocukları, ahaliyi uyandırıyordu.
( Maalesef, 1954 yılında Demokrat Parti iktidarında kapatıldılar. Toprak ağaları, din tüccarları,uyanık siyasetçiler telaşlanmıştı, cahil-gariban ahaliyi koyun gibi güdenler, köy Enstitüleri’nin aydınlanma meşalesini söndürmek için çare arıyordu.
“ Komünist olmuş bunlar” dediler.
“ Dinsiz olmuş bunlar” dediler.
“Kızlar erkekler aynı yerde yatıyor, fuhuş yapıyorlar” dediler.
“ Allahsızlık, milliyetsizlik” dediler.
“Türk’e küfür merkezi” dediler.
Nihayetinde, kapısına kilit vurmayı başardılar.)
Köy Enstitüleri yoluna devam edebilseydi… Türkiye bu gün Norveç Seviyesinde olurdu.
Köy Enstitülerinin mimarı İsmail Hakkı Tonguç, ülkeye çağ atlatacak olan okullarımız kapatıldığında şu tarihi sözleri söyleyecekti…
“ Demokrasinin iki çeşidi vardır. Biri, zor ve gerçek olanıdır. Öbürü kolayı, oyun olanıdır. Topraksızı topraklandırmadan, işçiyi sağlama almadan, halkı esaslı eğitmeden, olmaz. Birincisi, köklü değişim ister, zordur ama gerçek demokrasidir. İkincisi, sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin, bilmesin, toprağı, işi olsun olmasın, demogajiyle serseme çevrilen halk, elindeki kağıdı sandığa atar, böylece, kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu, oyundur, kolaydır.
Amerika bu demokrasiyi yayıyor. Bizde maalesef demokrasinin kolayını seçtik. Çok şeyler göreceğiz daha”
Tam isabetli öngörüydü!
Yılmaz ÖZDİL’ın Anka Kuşu kitabından
Köy Enstitülerinde bilmeyi, öğrenmeyi, düşünmeyi, soru sormayı, aklını kullanmayı öğretiyorlardı. Bu yüzden yaşatmadılar.
Bu gün ne kadar benzerlik taşıyor, değil mi?