Mizah en ince mesaj verme biçimidir. Hem mesaj hem hiciv yapma sanatıdır. Espri şakalaşma gibi işlevlerle dışa uygulanır.
Espriyi seviyorum. Espri yapanı da anlayanı da seviyorum. Çünkü espri mizah uygulama biçimidir. Mizah bir zeķâ işidir. Yapan zeki olduğu gibi anlayıp kabul edebilende zekidir. Hatta ben mizahi bir zekâ ölçütü olarakta tanımlıyorum.
Açayım isterseniz; birine bir espri yapın, şakadan takılın, eğer zeki ise en azından esprisine gülümseyecek veya gülecektir. Çok zeki ise o da sana aynı yolla misilleme yapacaktır. Cevap verecektir. Yok zekâ özürlü ise yapılan espriyi, şakayı anlamayacak, afallayıp durmaktan öte kızacak, hakaret edecek, ciddi tavırlar takınacaktır.
Burada benim bir sorunum var. Başta dediğim gibi hayata hep ironi gözü ile bakarım. En ciddi konularda da mizahi bir şeyler bulur, lum. Arkadaşlarıma şaka yollu takılır, bazen gırgır geçerim. Dalga geçmem yanlış anlamayın. Dalga geçmek karşısındakini aptal yerine koymak demektir. Tek dalga geçtiğim insan kendim. Yanı kendimle dalga geçerim. Başkalarıyla şakalaşır, espri yaparım
Bu irsidir bende. Dedemden bu geni aldım.
Sorun şu; yaptığım espri, şaka ne derseniz deyin çok ciddi olarak yansıtabiliyorum. Yanı ciddi şakalar yapıyor diyelim. Karşımdaki de ciddi mi, şaka mı ayıramıyor, ipler orda kopuyor. Benim bu özelliğimi bilenler bana, herkesle şaka yapılmaz, diye uyarıyorlar. Ne yapayım huyum bu. Yapmadan yapamıyorum. Kimseyi bulamayınca kendimle şakalaşıyorum.
Her şeyi ciddiye almak, somurtup durmak insanı yorar. Ani yaşayacak, hayatla dalga geçeceksin. Yoksa bu hayat çekilmez. Zaten her şey bir şakadan ibaret değil mi?
