“Karşıya çifte çamlar” diye başlayan, yerel şive ile söylenen türküyü ve içinde geçen;”Ey Yarabbı çok şükür da gene gelduk pazara” mısrasnı çok seviyorum. Her Pazar‘a gelişimde bu misrayı içimde tekrar eder dururum. Pazar’ı, Pazar insanını çok sevdiğimdendir galiba.
“ Nerelisin?” diye sorduklarında; “ Çamlıhemşin’de doğdum Pazar’da öleceğim” diyorum. Yanı sizin anlayacağınız Pazar’da yaşıyorum. Sosyal çevrem orada… Yüreğim orda atıyor.
Pazar’ı sevmemin nedenlerine gelince; ömrümün üçte ikisine yakın ( Pazar lisesinde 3 eğitim yılı, Pazar Çay Fabrikasında ki 3 yıllık çalışmışlığım, 10 yıllık idareci görevi ve sonrası) bir kesiti burada geçmiştir. İz bırakıp silinmeyen anılarım, kültürel gelişimimin alt yapısı burada… Öğrencilik yıllarımın Pazar’ında, biri açık hava olmak üzere iki tane sineması vardı. Gençler film izlemekten çok sinema salonlarındaki o gizemli ve romantik havayı solumak ister, burayı daha çok severlerdi. İskelesine doğru âşıkların kaçamak yürüyüşleri ayrı bir güzellik katardı. Düğün ve kültür salonlarında yerli yabancı sanatçılar davet edilir konserler verirlerdi. Aşağı yukarı her hafta bir tiyatro grubu gelirdi. Salonlar hınca hınç dolardı. Gündüzleri ve bazı özel günlerde kitap fuarı ve sergileri kurulur, yazarlar davet edilirdi. Sağdan sola her fikir ve ideolojinin kendine ait derneği, halk evleri ve diğer STÖ ilçenin kültür zenginliğine katkı sağlardı. Ekonomik ve teknolojik yönden belki bu günkü düzeyde değildik ama mutluyduk. Pazar insanı bu kültürle beslendi ve yetişti. Pazar’da yaşadığımız ve Pazarlı oluşumuzla gurur duyardık. Bir diğer adıyla Atina tarihsel kimliği ile öne çıkmaktadır. Üç komşu ilçenin kavşak yeri oluşundan, bu ilçelerin ihtiyaçları için sergi kurulmasından dolayı Pazar ismini almıştır. Rize ilimizin en eski kültür merkezi ve yerleşim yeri olan bu ilçenin o dönemlerde parlamentoya en az iki kişiyi gönderebilmiştir.
Bu günün Pazarı’nda o dönemlerden hiç eser yok. Sinema, tiyatro ve ciddi anlamda bir kitapçısı yok. Oyun alanları, dinlenme bahçesi ve park alanı bulabilene aşk olsun. Çarşıya uzaktan kuş bakışı bakacak olsanız, en çok dağınık düzende, her iş yerinin önünde park etmiş halinde bulunan araçları görürsünüz. TOKİ – Pazar arası yaya yürüyüşü yapabilmek kaza ile burun buruna gelmek gibi. Kaldırım yolu olmadığından yayaların yolda yürümeleri çok zor… Zaman zaman kazalara yol açıyor. İlçenin çöpü beş yüzü aşkın dairesi olan TOKİ sitesinin kapısına dayanmış durumda… Oradaki pislikten geçinen her türlü sinek, böcek ve haşereler evlerde yaşayanların sofralarına ortak olmuştur. Koku ve pislik; site, okul ve fabrikası bulunan bu yerleşim yerini toplum sağlığı yönünden tehdit eder hale gelmiştir. Pandemi döneminde toplum sağlığının önemi daha çok artmış olmalı.
Hemşin deresi bir gün eski yatağını arar yolun üzerine çıkarsa taş ocağı ve mıcır atölyesinin olduğu yerden nasıl geçecek, dere yatağı boyunca yapılan binalar nasıl korunacak?
1976 yılındaki gibi bir afet olduğunda Pazar çarşısını kim koruyacak?
Dere yatağına sıfır dökülen çöplerin üstünü toprakla kapatarak üzerinde yapılması düşünülen spor tesislerinin sağlamlığını kim garanti edecek?
Bir yere isim verilirken orada yaşamış veya doğmuş olup tarihe mal olmuş, kahraman ve şehitlerin isimleri düşünülmelidir. Kriter bu olmalıdır.
Pazarlı olup ünü dünyayı aşmış, onur duyduğumuz bilim insanı Prof Dr. Mehmet Haberal’ın ismi neden bir mekân, yer veya sokak-cadde ismi ile yaşatılmayı değerlendirilmemiş?
Bütün bu sorunlara ek ilçenin görüntü, gürültü, kara ve deniz kirliliği; giriş kavşağının plansız yapılmasından dolayı her yıl artan trafik kazaları, ilçenin araç parkının bulunmaması, düzensiz yapılaşma ve bunlara ilgisiz kalan siyasi parti ve STÖ leri ile belediye ve meclisi üyeleri neden ilgisiz?
T.C. amblemi konulmadığında duyarlılık gösterenler ilçenin diğer sorunlarına neden Fransız kalmış?
Bu ve buna benzer anımsayamadığım diğer sorunları masaya yatırıp neden çözüm üretilmemiş?
Neden bir süreden beri Pazar doğumlu veya Pazarda yaşamış olan birilerini meclise gönderilmemiş?
Diğer ilçelerin parlamentoda temsilcileri varken Pazarlı neden yok?
Pazar’ı önce Pazarlılar düşünmeli. İnsanca yaşamanın gerektirdiği tüm koşulları zorlamalıdır. Eski mutlu Pazar’ı geri getirmelidir.
Not:
Anımsayamadığım sorunları yorumlarınızla paylaşabilirsiniz.
Parti ugruna gitti guzelim Pazar.. Madem bu kadar zaman ayni partiden ayni kisi yonetiyor butun sorumlusu o dur. Kucuk kasaba gorunumunden halen cikamamis yazik.... Dereyi islah edicez diye taslastirmak sellere canak tutmaktir. Bu vebali nasil ustunuzde tasiyabiliyorsunuz sayin bay başkan?