Salya, genelde ağızdan istem dışı çıkan tükürük veya ağız suyudur. Bir nevi sümüğün yoldaşı da diyebiliriz.
İnsanda nedensiz olarak ortaya çıktığı gibi bazen de bunun bağırsak kurtlarından kaynaklandığı da söylenir. Bir hastalığın nedeni olmasa bile ona neden olan ve görüntüyü bozan bir rahatsızlık da olabilir.
Müsilaj, deniz salgısıdır. Deniz sümüğü de diyebiliriz. Evsel, fabrika ve sanayi atıklarının denize dolmasıyla oluşan bir durum… Marmara bölgesi Türkiye’nin nüfus ve sanayi bakımından en yoğun bölgesidir. Dolayısıyla denize akan azot ve fosfat gibi organik maddeler daha çoktur. Bunlar iklim değişikliği ve suların ısınması ile oluşur, yüzeyi bir sünger gibi kaplarlar. Müsilaj, deniz altındaki organizmaları olumsuz etkiler. Her türlü deniz ürünlerini bozar ve insan sağlığını tehdit eder. Denize girilemez, deniz ürünleri yenmez hale getirir. Bir diğer yönü dünyanın en kirli denizi olan Karadeniz sularını kanal ile Marmara Denizine birleştiğini düşünün. Marmara’yı temizlemekten öte daha beter bir duruma getirir. Nüfus artıkça, beton ekonomisine devam edildikçe, yeşil alanlar yok edildikçe denize akan atıklar çoğalacak canlılara yaşam alanı kalmayacaktır..
Tüm bunlar Maden şirketlerinin galeri açabilmeleri için ormanları yakıp yok etmeleri, HES ler yüzünden; derelerimize, sularımıza sahip çıkmadığımız; İkizdere taş ocağı, soma, salda gölünde olanlara kayıtsız kaldığımız; tarım ve ziraat için orman alanlarını açtığımız, yangın çıkardığımız, yaylalarımıza Yeşil Yol yapımına izin verdiğimiz yüzünden olagelmiş, ülkenin başka yerlerinde de örnekleri olacaktır. Hatta her türlü salgın bile doğanın ekolojik dengesini bozduğumuz için meydana gelmiştir. Marmara Müsilajindan daha büyük felaketlere muhatap olmamız, üç tarafı denizlerle çevrili cennet vatanımızı cehenneme çevirmemiz an meselesidir.Arkasından kuraklık ve ardından kıtlık ile karşılaşabiliriz.
5 Haziran Çevre Gününde makale yazarak, temennilerde bulunmak yerine dünyaya kafa tutan, küresel iklim değişikliği; hava, kara ve deniz kirliği, deprem ve oluşan oluşabilecek salgın önlemleri ile ilgili bilim insanları kafa yormalı toplantılar, çalış taylar yapmalı, çözüm önerleri tartışılmalıydı, tartışmalıdır. Doğa sadece bizim değil, içinde yaşayan tüm varlıklarla ortak yaşama alanımızdır. Doğa ile inadına savaşır bu savaşı kazanırsak eğer, biz kaybederiz.
Satırlarıma Köşe Yazarı arkadaşım, hocam Zeki Baştürk’ün “Mavinin Ölümü” adlı makalesinden aldığım bir alıntıyla son vermek istiyorum:
“Mavi gökyüzüdür. Mavi engin denizdir. Mavi uçsuz, bucaksız okyanustur. Mavi sonsuzluktur. Mavi geleceğimiz, çocuklarımızdır. Mavi bir çift gözdür. Mavi Nazım Hikmettir. Mavi ATATÜRK’ tür.”