Çağımızın en önemli buluşu internet… Bu çağa bir bakıma internet çağı da denir. İnternetin hayatımıza girmesiyle akıllı telefonlarla da tanışmış olduk. Medya ile iç içe olduk. Sosyal medyayı en etkin bir şekilde kullanmayı öğrendik.
Sosyal medya yaşantımıza olumlu ve olumsuz etkileri oldu.. Çift kesen bir bıçak gibi… Hem kiri var hem sabunu… Faydalı bilgi olduğu kadar kirli bilgide var. Bana arkadaşını söyle, senin kim olduğunu söyleyeyim örneği gibi; bana paylaşımlarını göster seni tanıyayım gibi… Hanı tüfek icat oldu mertlik bozuldu misali, kutu ( cep telefonu) icat oldu sohbet bozuldu.
Kısacası Sosyal Medya insanı kendisiyle uzak ya da yakın çevresiyle yüz yüze getiren bir iletişim sistemidir. Sosyal medyayı doğru, artılarından faydalanmak ve kendimizi geliştirmek amacıyla kullanmak gerek. İnsana, doğaya, sanat ve bilimsel değerlere ve özellikle kitaplara geniş yer verilmeli. Paydaşların gelişmeleri ve bir şeyler öğrenmelerine katkı verilmelidir.
Kimim? Paylaşımlarım
Bir diğerini değerlendirmek kolay, asıl zor olan kişinin kendisini değerlendirmesidir. Bu cesaret ister, özgüven gerektirir. Paylaşımlarımdan yola çıkarak kendimi değerlendirmeye çalışacağım. Umarım becerebilirim. Kişinin dışarıdan bakışı ile kendisine, kendi içine bakış farklıdır.
Başta ben sır saklayamam. Yanı bana göre sır veya gizlenecek olan şeyler anormal ve art niyetlidir. Bu özelliğim babamdan bana kalmış gensel bir mirastır. Babam bildiği bir şeyi veya başkasına söylenmesi gereken bir sözü esirgemeden dosdoğru yüzüne söylermiş. İster kırıcı olsun ister övücü o şeyi kendisinde tutmazmış. O yüzden babamın çok arkadaşı olmamış. Ama az ve sağlam dostları olmuş. Buna siz ister dobra dobra veya ister “etten önce kazana düşmek” deyin. Gerçek budur. Bir gurup içinde iken yanımdakiyle ikili sessiz, fiskos yaparak konuşmam, böyle yapanları da hoş karşılamam. Nezaketsizlik sayarım. Ya herkesin duyacağı açıklıkta söylemesi gerek ya da o davranışı göstermemesi..
Emekli olalı on yılı aşmıştır. Emekli lafını da sevmem. Ne demek emekli... Emekli emeklemekten gelen bir sözcük… İşe yaramamak demek. Zaten eğitimcinin, kendisini insanların aydınlanmasına adayan bilim insanları ve aydınların emeklisi mi olurmuş? Bunlar ölene kadar ışımak, aydınlatmak zorundadır. Öldükten sonrada yapıtlarının kalitesi oranında bıraktıkları közlerle ışımaya devam ederler.
Eğitim deneyimlerimi, idari görevde iken kazandığım becerileri, okuduklarımdan kazandığım bilgileri, önüme çıkan güzel şeyleri paylaşırım. Okurlarımın da bu güzelliklerden faydalanmasını isterim. Bazıları gibi tribünde oturup sahayı seyretmem. Bilhassa sahaya iner oyuna katılırım. Sağlık yönünden bir problemimiz yoksa bizim gibilerin kenarda oturup oyunu seyretmesi, etkisiz ve pısırık kalması yakışmaz. Oyuna girmeli, oyun kurmalı ve kilimin bir ucundan tutmalıdır. Bilgi, beceri, yetenek ve deneyimlerini bulunduğu yerden başarabildikleri oranınca hizmete katmalıdır.
Paylaşımlarımda en çok eleştiriye önem veririm. Haklı ve yapıcı bir eleştiri… Katkı verici… Ajans Pazar sitesine haftada bir makalemi paylaşırım. Bunun haricinde sosyal medya sitelerine güzel bir şiir, müzik, söz, fıkra, mizah, günün bilgisi ve sağlık önerileri de paylaşırım. Elbette bunun bazıları alıntıdır ve sahibini de belirterek paylaşmaya özen gösteririm. Paylaşımlarımdan bazen cımbızla çekilmiş bir noktayı eleştiri konumuna sokularak önüme çıktığı olur. Çekinmem, hoşuma gider. Eleştiren okumuş demektir. Yaptığı eleştiri ile beni geliştirir. Benim zoruma giden eleştirilmek değil. Yokmuşum gibi kaale alınmamamdır. Önyargıya muhatap olmamdır. Yoksa okurlarımın çoğu paylaşımlarımı ya anlamamıştır ya da onu destekleyecek veya yerecek bir söze sahip değildir. Bunu anlarım.
Bir özelliğim de, yazmasam çıldırırım. Tıpkı Sait Faik’in dediği gibi… Benim dert ortaklarım; kalem, defter ve kitaplardır.
Dışa açık sosyal bir kişiliğimin olmaması, içine kapanık bir özelliğimden dolayı bu okuma ve yazma eğilimim gelişmiş diye sanıyorum. Bundan da memnunum. Sorunları kaba kuvvet ve şiddetle çözme anlayışını kabul etmem. Hatta bu duruma hiç düşmem, düşmemeye çalışırım. Zaten fiziki yapımda buna uygun değil. Yalan söyleyenlere bir ikinci kez asla güvenmem. En çok aldandığım alan herkesi kendim gibi görme anlayışımdır. Bundan çok zarar görmüşümdür. Ama her seferinde de deneyim kazanmışım. Bazen de hak etmeyenlere fazladan değer verdiğim olmuştur. Verdiğim fazlalık değerle de beni aldatmıştır. Ancak sadece bir kere aldatabilmiştir. Zaten herkes ilk defa aldanır.
Bir sonuca vardım; bu benim ürettiğim bir düşüncedir. Eğer bu toplumda asgari uyum içinde yaşamak istiyorsan; Kimseyi ezmeyecek kadar dürüst, ezilmeyecek kadar uyanık olmak zorundasın.
Kendimi değerlendirmeye çalıştım. Olur ya bazı özelliklerimi bilip bilmeden atlamışsam siz okurlarımın insafı ve değerlendirmesine bırakıyorum. Katkı yaparsanız sevinirim.