Ara Tatil Sona Erdi.
Öğretmen ve öğrencilerimize başarılar dilerim.
İkinci dönemin şu ilk günlerinde bir kaç konuyu dile getirmek istiyorum.
1. Öğrenci velilerimiz çocuklarıyla her gün okula gidip geldiklerini, sabah ve akşam saatlerinde okulun bahçesi ana-babaların izdihamı ile dolduğunu gözlemledim. Ana sınıf ve okulun ilk sınıfı hariç öğrencilerin kendi başlarına okula gidememeleri, velilerimizin onlara refakat etmeleri ne kadar doğrudur bilemiyorum. Şöyle ki; kendi başına ve yürüyerek uzak olmayan bir yerden okuluna veya okulundan evine gitmeyen, gidemeyen çocuk yarın zorluklarla karşılaştığında ne yapacak, nasıl ayakta kalacak? Problemlerine nasıl çözüm bulacak? Özgüveni nasıl kazanacak?
2. Karşılaştığım veliler, çocuklarının okul çantalarının taşımalarına yardımcı olduklarını söylüyor ve çocuğun kendi ağırlığı kadar bir yükü o çelimsiz, büyüyen ve gelişmekte olan kemiklerine insafsızca bindiriyor veya onu taşımak için kendisi de refakat ediyor.
3. Zaten taşımalı sistemle çocuklara konforu tattırdık. Onları camekân çocuğu haline getirdik. Yağmurda çamurda yürüyemeyen, şemsiye tutamayan ve kendini koruyamayan bireyler haline dönüştürdük. Hayattan kopardık. Taşımalı eğitim sistemini getirmekle doğru mu yaptık? Tartışılmalıdır.
4. Öğretmenlerin ödev adı altında çocuklarımızı sosyal hayattan koparan bu angarya üzerinde derin düşünmeleri gerekir. Gerçi mevcut eğitim sistemi çocuklarımızı ezberci, edilgen, pasif, kendine güveni olmayan bilgi hamalları olarak yetiştiren bir anlayışı dayatmakta. Bunun gereği olarak sürekli test çözen, oyun oynayamayan asosyal çocuk yetiştirilmektedir.
Öneriler:
Okullarımızda her öğrenciye ait bir dolap bulundurmalı ve çocuklarımız fazladan ders araç gereçlerini evden okula, okuldan eve taşımamalıdır.
Velilerimiz çocuklarına taşıyamayacakları ağırlıkta bir yükü sırtlarına vurmamalı. Çocuklar okullarına kendi çabaları ile gitmelidir.
Öğretmenlerimiz ödev yerine okulda öğrendiklerini güncel hayatta uygulanabilir aktiviteler haline dönüştürüp takibini yapmalıdır.