DEPREM GERÇEĞİ
Bir doğa olayı olan depremler; yanlış yer seçimi ve planlama, niteliksiz ve kaçak yapı stoku, imar afları, olumsuz sosyo-ekonomik koşullar, afet kültürünün ve farkındalığının gelişmemiş olması sebebiyle felakete dönüşebilmekte ve yarattıkları can ve mal kayıpları ile ülkemize “afet ülkesi” unvanını kazandırmaktadır.
Kentlerin geleceği; afet riski azaltma ile iklim değişikliği zararlarının azaltılması arasındaki ilişkinin doğru bir şekilde ele alınmasına ve bu süreçlerin bütünlüklü bir şekilde yönetilmesine bağlıdır.
Bu nedenle; 7269 sayılı yasanın tadilatı yerine “çatı-çerçeve” niteliğinde yeni bir afetler kanunu hazırlanmalıdır. Deprem özelindeki çalışmalara referans olacak “Fay Yasası” ile diğer afetler için “Afet Risk Azaltma Yasası” ulusal afet hukukuna kazandırılmalıdır. 3194 sayılı İmar Kanunu günümüz şehircilik ve planlama ihtiyaçlarına yanıt veremez ve ulusal afet mevzuatıyla da kopuk bir durumdadır. İmar yasasının afet mevzuatı ile uyumlu, mevcut planlama sürecindeki karmaşayı giderecek, BÜTÜNLEŞİK KENTSEL GELİŞME STRATEJİSİ VE EYLEM PLANI 2010-2023’ün de hedefleri arasında olan “afet, koruma ve çevre gibi konularda politika ve bilimsel gelişmeler ile uyumlu olan yeni bir mekânsal planlama anlayışının oluşturulması” (KENTGES 2010-2023) sağlayacak yeni bir İmar Kanunu hazırlanmalıdır.
• Afete duyarlı yeni mevzuatta; tehlike haritaları, korunmaya değer görülen alanlar, bölgesel ve uygulama imar planı ölçeğinde hazırlanmış imar planına esas jeolojik-jeoteknik etüt raporları ve mikrobölgeleme haritalarının hazırlanması ve kullanımına ilişkin alt mevzuatı da kapsamalı, kentsel ve kırsal yerleşim birimlerinin planları bu veriler baz alınarak hazırlanmadır.
• 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanunun uygulama sonuçlarına bakıldığında, arzu edilen sonuçları üretmediği, denetim süreçlerinin kâğıt üzerinde kaldığı görülmektedir. Yıkılan veya hasar gören binalar incelendiğinde;
-Binanın oturduğu zemin birimlerinin niteliğinden kaynaklanan sorunlar,
-Binanın taşıyıcı sisteminden kaynaklanan sorunlar,
-Binada kullanılan malzeme ve işçilikten kaynaklanan sorunlar,
-Yapı üretim süreçlerinin denetiminden/denetimsizliğinden kaynaklanan sorunlardan, meydana geldiği görülmüştür.
Yukarıda belirtilen sorunların çözümü için yapı risklerinin yönetimini esas alan müstakil bir “Yapı Üretim ve Denetim Kanunu”na ihtiyaç olduğu açıktır.” 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun iptal edilerek kentsel dönüşüm projelerinin afet odaklı olarak hayata geçirilmesini sağlayacak, yeni bir “kentsel dönüşüm ve yenilenme kanunu” hazırlanmalıdır. Bu nedenle parsel ve/veya bina bazlı dönüşüm yerine, alan/ada bazlı dönüşüm modellerinin oluşturulmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılmalı; altyapısı, sosyal donatısı, doğal çevre ile bütünleşik dönüşüm yaklaşımları benimsenmelidir.
Bu bağlamda;
Jeolojik ve jeoteknik araştırmalarla belirlenen diri fay deformasyon ve sakınım zonlarında, dere yataklarında, aktif ve önlenmesi teknik olarak mümkün görülmeyen heyelan, kaya düşmesi alanlarında, tıbbi jeolojik maruziyet alanlarında, havza bazlı taşkın yönetim planlarında sınırları belirlenen sel ve taşkın alanlarında bina ve bina türü yapıların yapılmasına sınırlama getirilmeli ve bu alanlardaki binalar dönüşüm projeleri ile öncelikli olarak güvenli alanlara taşınmalıdır.
• Afet yönetiminin her aşamasındaki yetki ve sorumluluklar açısından yaşanan sorunlar nedeniyle, kurumsal yapılanması yeniden düzenlenmeli; afet hizmetleri, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, Afet İşleri Bakanlığı adıyla bakanlık seviyesinde yeniden örgütlenmelidir.
• Afetler açısından yüksek riskli alanlardaki Büyükşehir Belediyeleri bünyelerinde Afet Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı, ilçe belediyelerde ise Afet Risk Yönetimi ve Kentsel Yenileme Şube Müdürlükleri kurulması zorunlu hale getirilmelidir.
• Yerel yönetimlerde (Belediye ve İl Özel İdareleri) başta Jeoloji Mühendisi olmak üzere mühendis, mimar ve plancı istihdamı zorunlu hale getirilmelidir.
• Türkiye Diri Fay ve Deprem Tehlike Haritası güncellenmeli; diri fay ve paleosismoloji çalışmalarına hız verilmeli, paleosismoloji, mikrobölgeleme harita üretimi, depremde zemin davranışı, tsunami projeksiyonlarına yönelik harita ve raporların hazırlanması, erken uyarı sistemleri ile tehlike haritalarının yanısıra başta deprem olmak üzere diğer afetler içinde risk haritaları hazırlanması gibi konulara ağırlık verilmelidir.
• Ülkemizde kamu kurumlarında parçalı yapıda sürdürülen deprem araştırmalarının, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki USGS örneğinde olduğu gibi MTA Genel Müdürlüğü çatısı altında birleştirilmesinde büyük yarar bulunmaktadır.
• Örgün öğretim sistemi içinde “jeoloji dersi verilmesi zorunlu hale getirilmeli ve bireyler afet riskleri konusunda eğitilerek bilinçlendirilmelidir.
Sadece teknik açılardan değil kişi ve kurumların yetki, görev ve sorumluluklarının da açık bir şekilde tanımlandığı; idari ve cezai yaptırımlara sahip, bütünleşik ve risk azaltmaya odaklanan; tüm parçaların bir araya gelerek birbiriyle etkileştiği ve ilişkilendiği ve genel amaç doğrultusunda çalıştığı bir sistem oluşturan bir afet yönetim yaklaşımı bir an önce hayata geçirilmelidir. (KAYNAK;TMMOB JEOLOJİ MÜH.ODASI)
AFETSİZ GÜNLER DİLEĞİYLE…