Toprak; yeryüzeyinin büyük bir kısmını örten, hava ve su ile birlikte en vazgeçilmez kaynaklardan biridir, çok doğru bir şekilde hayat ile canlı olmayan dünya arasında bir köprü olarak tanımlanır. Ayrışma ve diğer işlevler toprağı oluşturduktan sonra bitkiler; gerekli elementleri asimile ederek insanlar ve hayvanların kullanımına uygun hale getirme de ana rolü oluştururlar. Birkaç istisna dışında yerkürenin kara yüzeyi riyolit, ayrışmayla oluşmuş kayaç ve mineral tabakasıyla kaplıdır. Toprak ise mineral, organik madde, su ve havanın bileşimidir. Toprak oluşumu; çok sayıda faktörün kompleks ilişkilerinin ürünü olup, bunların en önemlileri; ana materyal, zaman, iklim, bitki örtüsü, hayvanlar ve topoğrafyadır.
Toprak varlığını etkileyen en önemli etkenlerden olan erozyon; doğal bir süreç olup kayaç döngüsü olarak adlandırdığımız Yerküre materyalinin sabit devri daiminin bir bölümüdür. Toprak erozyonunun hızı; iklim, yamaç eğimi, bitki örtüsünün tipi gibi faktörlere bağlı olarak ve bir çok bölgede olduğu gibi insan aktiviteleri ile değişim göstermektedirler. Yapılan araştırmalarda 1cm toprak oluşumunun 100 yıl gibi bir zaman diliminde gerçekleştiği düşünüldüğünde, tarıma elverişli arazilerin imara açılması, yanlış tarım ve ziraai ilaçlama ormanlık alanların yok edilmesi gibi faktörler kullanılabilir kaliteli toprak alanlarını olumsuz etkilemekte hatta yok etmektedir.
Dönemin Avrupa toprak koruma başkanı José Luis Rubio bir konuşmasında; ‘Toprak iklim değişikliği, su yönetimi ve biyoçeşitlilik kayıpları gibi küresel çevre problemleri arasında oldukça önemli bir bağlantıyı ifade etmektedir sözlerinden sonra, canlı ve sağlıklı toprakta besinlerin yaşamı desteklemeyecek ve hatta çoğu zaman yaşamı yok edecek şekilde çekildiği ‘çölleşme süreci’ Avrupa topraklarının karşı karşıya kaldığı problemlerin oldukça dramatik bir sonucudur.
‘Kuraklık, değişkenlik ve yağışların şiddetli doğası ile geçmişteki ve mevcut insan aktiviteleri sonucu hassaslaşan topraklar güney Avrupa'nın büyük bir bölümünün çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gösterir.
Güney, orta ve doğu Avrupa'nın %8'lik bir bölümü, yani 14 milyon hektarlık bir alan mevcut durumda çölleşmeye karşı oldukça yüksek bir hassasiyete sahiptir. Orta düzey hassasiyete sahip alanlar da dikkate alınırsa bu miktar 40 milyon hektara çıkmaktadır. Avrupa'da en çok etkilenen ülkelerin başında İspanya, Portekiz, Güney Fransa, Yunanistan ve Güney İtalya gelmektedir.
‘Toprağın kalitesinin erozyon, organik madde kaybı, tuzlanma ve toprak yapısının tahribatı nedeniyle kademeli olarak bozulması spiral bir mekanizma halinde su kaynakları, bitki örtüsü, fauna ve toprak mikroorganizmaları gibi diğer ekosistem bileşenlerine sıçramakta ve bu da terk edilmiş ve verimsiz bir arazi meydana getirmektedir.
‘Çölleşmenin sonuçlarının anlaşılması ve hatta fark edilmesi çoğu zaman oldukça güçtür, çünkü genel olarak bu sonuçlar gizli ve fark edilmeyecek şekilde meydana gelir. Ancak, bataklıkların tarımsal üretim üzerindeki etkisi, sellerin ve toprak kaymalarının artan ekonomik maliyetleri, arazinin biyolojik kalitesi üzerindeki etkiler ve karasal ekosistemin devamı üzerindeki genel etkiler çölleşmenin Avrupa'daki en ciddi çevre problemlerinden biri olmasına neden olmaktadır diye belirtmiştir.’’
2019 yılı ocak ayında yapılan” küresel toprak paydaşlığı Türkiye toprak bilgi sistemi çalıştayında” ;
‘Hâlihazırda kullanılan farklı sınıflama sistemlerinin eksik ve boşluklarını dolduracak aynı zamanda güncel ihtiyaçlara cevap verecek yeni bir arazi sınıflama sisteminin oluşturulması, Arazi kullanımı sonucunu doğuran planlamaları yapan kurumlarla etkin işbirliğinin hayata geçirilmesi, Toprak mühürleme açısından mevzuatta var olan boşlukların giderilmesine yönelik yasal düzenlemenin yapılması, Tarım arazilerin amaç dışı (sanayi, turizm, konut, eğitim, sağlık, sportif) kullanılmasından kaynaklı ortaya çıkan ekonomik değer artışının bir kısmının Bakanlıkta oluşturulacak bir hesaba aktarılması, oluşacak kaynağın tahrip olan arazinin işlevini ikame edecek arazi için kullanılarak (toplulaştırma, drenaj, sulama, ıslah) arazi tahribatının dengelenmesini sağlamak, Toprak ve arazi yönetiminin ve planlamasının tek elden yürütüldüğü bir kurumsal yapının oluşturulması önem arz etmektedir bilgileri paylaşılmıştır.
Özetle;
Toprak, kayaçlar ile çürümüş bitkiler ve hayvanlardan meydana gelir
Toprak ve içerisinde büyüyen bitkiler küresel CO2 emisyonlarının yaklaşık %20'sini tutar.
Toprak ve bitkiler içtiğimiz suyun ve soluduğumuz havanın bedava temizlenmesine yardımcı olur.
Bir hektarlık toprakta beş tona kadar hayvan yaşamı görülebilmektedir.
Sağlıklı bir toprak, sel riskini azaltır ve potansiyel kirleticileri nötrleştirerek veya filtreleyerek yeraltı su kaynaklarını korur.
1 cm toprak yaklaşık 100 yılda meydana gelir.
Toprak, hava ve su yaşamın kendisidir ilkesini unutmamak ve bu kaynaklara sahip çıkmak dileğiyle!!!