Dr. M. Kemal Revan (Jeoloji Yük. Mühendisi)
Semi Hamzaçebi (Jeoloji Mühendisi)
Doğal kaynakların yerküredeki dağılımı tesadüfi değildir. Yerkürenin jeolojik evrimiyle şekillenen kabuksal c levhaların döngüsel hareketleri çeşitli madenlerin oluşmasına yol açmıştır. Oluşan madenlerin türleri, bolluğu ve coğrafik dağılımları büyük ölçüde içinde bulunduğu ve/veya ilişkili olduğu kayaç litolojileriyle belirlenmiştir. Diğer bir deyişle yerküremizi oluşturan farklı kayaç türlerinin coğrafik dağılımı aynı zamanda maden kaynaklarının coğrafik dağılımını da belirlemiştir. Örneğin, Orta doğunun kayaç litolojileri büyük ölçüde petrol ve doğal gaz kaynaklarının depolanmasında belirleyici olurken, batı Amerika kıtasının kayaç litolojileri özellikle metalik ve endüstriyel ham maddelerinin oluşmasında belirleyici olmuştur.
Madencilik faaliyetleri, hammadde tedariği sağladığı için insanlık tarihinin en eski ve en önemli aktivitelerden biridir. Alet yapımında en uygun malzeme niteliğinde olan kayaçların (veya taşların) işlenmesi ilk madencilik faaliyetleridir. Taşlardan üretilen ilk aletler yaklaşık 2.6 milyon yıl öncesine, hatta Homo Sapiens dönemi öncesine kadar gider. Homo Sapiens nüfusu arttıkça topluluklar göçebe yaşamı terk etmeye başlamış ve kabile toplulukları halinde daha korunaklı ve gıda kaynaklarının bol bulunduğu yerlere yerleşmişlerdir. Hemen sonrasında diğer hammaddelere olan ihtiyaç gereksinimi ilkel toplulukların yerleşiminde belirleyici olmaya başlamıştır. Bazı kabile toplulukları, özellikle kesici özelliğinden dolayı obsidiyen ve çört kayaçlarını tercih ederken diğer bazı kabileler çanak çömlek yapımında kullanılan kil malzemesini tercih etmişlerdir ve yaşam alanlarının seçimini bu yönde yapmışlardır. İlk ticaret deneyimi de bu malzemeler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. İlkel topluluklar arasındaki bu ilk ticaret ilişkisi insanlar ve kültürler arasındaki iletişimi arttırmış ve uygarlığın ilk temeli bu şekilde atılmıştır.
Bilinen en eski madencilik faaliyeti ;Güney Afrika’daki kömür madenidir, yaklaşık 20,000 ile 40,000 yıl öncesine aittir.Bakır; insanoğlu tarafından kullanılan ilk metal olup doğada metalik halde bulunanlardı. Bakırla birlikte Altın, gümüş ve civa gibi metaller de işletilmekte ve ticareti yapılmaktaydı. Ancak daha uygar toplumların hüküm sürdüğü 10,000-7000 yılına kadar madencilik önemli bir endüstri olmamıştır. Madenlerden üretilen ürünlerin işlenmesinde ateşin kullanımı teknolojik bir adım ve uygarlık gelişiminde kiritik faktörlerden biri olmuştur. Ateşin kullanımı madenlerin izabe edilmesini sağlamıştır. Mısır ve Sümer toplumları yaklaşık 6000 yıl önce altın ve gümüşü ergiterek işlenebilir hale getirmişlerdir. Bu metaller işlenerek taşınabilir hale geldiklerinden kişiler ve kültürler arasında ticari nitelikte bir emtia değeri kazanmışlardır. Akdeniz uygarlıklarının gelişimiyle madencilik dünyadaki en kritik endüstrilerden biri olmuştur. Gümüş madenciliği Atina şehrini zenginleşmiştir. Spartalılar gümüş madenlerini ele geçirince Atina’nın çöküşü başlamıştır. Romalılar ihtiyaç duyduğu madenlerin peşinde sınırlarını daha da genişletmişlerdir. Uygarlıklar geliştikçe operasyonlarını finanse etmek ve harp teçhizatlarının temini için daha fazla paraya ve metale ihtiyaç duyulmuştur. Avrupa’nın yükselişiyle günlük yaşamın ihtiyaçlarını karşılamak ve ulusların ekonomilerini finanse etmek için mineral kaynaklarına olan ihtiyaç daha da artmıştır. Yenidünya düzeninde mineral kaynaklarının etkinliği Rönesansa giden süreci de finanse etmiştir. Endüstriyel çağın gelişimiyle birlikte yeni dünya düzeninde ülkelerin ortaya çıkışı ve gelişimi bugünün maden endüstrisinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bugünün madencilik endüstrisi gelişen teknolojiyle beraber çok daha kapsamlı bir hale gelmiştir. İnsanlığın ilk dönemlerinde taş oymacılığıyla başlayan madencilik faaliyetleri artık günümüzde yerkabuğunun çok daha derin kesimlerini kapsayacak şekilde yapılmaktadır. Günümüzde İşletme esnasında ve sonrasındaki ekolojik değişimler bir dizi olumsuz çevresel etkilere yol açmıştır. Çevresel etkiler toplum sağlığında bozulmayı beraberinde getirmiştir. Çevresel kirlenme ve insan sağlığındaki bozulma bireylerin kolektif davranışını ve mücadelesini gerektirmiştir. İnsanlığın ilk dönemlerinde maden sahalarına yakın olmayı tercih eden toplulukların günümüzdeki tercihleri ise ortaya çıkan olumsuz etkilerinden dolayı uzaklaşma yönünde olmuştur. Olumsuz çevresel etkilerine rağmen madencilikle elde edilen hammaddeler modern toplumlar için vazgeçilmezdir ve büyük ekonomik faaliyetleri kapsaması nedeniyle zenginliğimize önemli katkı vermektedir. Günümüzde, ülkelerin maden kaynaklarını kullanım alanları oldukça genişleyerek; elektrik üretimi, çimento, çelik, yapı malzemeleri, asfalt, ilaç, sayısız ev araç-gereçleri, elektronik cihazlar gibi birçok imalat ürünlerinin yapımında önemli bir yer kapsar. Geçen yüzyılda dünya nüfusunda eşi görülmemiş bir artışın olması aynı zamanda doğal kaynaklara olan talebin daha da artmasına yol açmıştır. Böyle bir gereksinim dünyadaki mineral kaynaklarının dağılımlarının ve kökenlerinin anlaşılmasını ve araştırılmasını stratejik bir mesele haline getirmiştir. Yerbilimleri eğitiminde mineral kaynaklarının tanımlanmasına ve anlaşılmasına ilişkin tüm konuları kapsayan “ekonomik jeoloji” bilim dalının ortaya çıkışında da bu gereksinim etkili olmuştur. Ekonomik jeoloji bilim dalı, madencilik faaliyetlerinde bulunan profesyonel yer bilimcilerini ve ilgili endüstriyel kurumlarını destekleyici rolü küresel ölçekli eğitim, iletişim ve işbirliğini daha da artırmıştır. Madenlere duyulan ihtiyaç geleceğimizi de şimdiden şekillendirmeye başlamıştır. Son dönemlerde meteorların ve gezegenlerin sahip olduğu maden kaynaklarına olan ilgi “uzay madenciliği” kavramını ortaya çıkarmıştır. Uzayın derinliklerindeki bu önemli ve sonsuz maden potansiyeline erişim isteği yine insanlığı iletişimde ve bilişimde kolektif olmaya zorlayacaktır.
Özet olarak, madenlere olan talep insanlığın var oluşundan itibaren devam etmekte olup insanlığın gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Madenlerin varlığı başlangışta bireylerin iletişiminde, kolektif davranışlarında ve sosyalleşmesinde etkili olurken daha sonraki süreçte bireylerin/toplumların eğitimlerinde ve refah düzelerinde belirleyici olmuştur.21. yüzyılda da toplumların madenlere olan ilgi ve erişim isteği ülkeleri yönlendirmeye ve şekillendirmeye devam edeceği aşikardır.