Çam ağaçlarının ortasında eski bir ev. Akşama kadar koşuşturmaktan yorulan çocuk erkenden uyumuştu. Gecenin geç saatlerinde öksürerek uyandı. “Babası sigara mı yakmıştı gecenin bu saatinde?” Hayır, hayır bu öyle bir duman değildi. Nefes almakta güçlük çekiyor, adeta soluğu kesiliyordu. Gece rüzgârın etkisiyle sallanan ve insana tatlı bir huzur veren ağaçlardan bugün değişik, hışımlı bir alev sesi yükseliyordu. “Anne!” diye bağırmak istiyor, sesi çıkmıyordu. Kalkıp kaçmak istedi. Nefes alamayıp tekrar yere kapaklandı. İki el uzandı birden. Tuttu, kaldırdı bu cehennemi sıcak ve boğucu dumanın içinden. Babasıydı. Göğsüne bastırıp çıkardı dışarıya. Onu evin uzağına bir yere oturttu, tekrar koştu alevlerin üzerine doğru. Evleri, yuvaları ateşler içinde yanıyordu. Çevresindeki herkes gecenin karanlığını kızıla boyayan alevlerin içinde koşuşturmaktaydı. O ağlıyordu. Güneş bugün doğmadı. Kirli, puslu, gri bir gökyüzünün arkasından belli belirsiz görünüp etrafı aydınlattığında anladı bütün olanları. Artık evleri yoktu.
Komşu ağaç dallarındaki kuşlar, çığlık çığlığa ve kanat çırparak gökyüzüne doğru uçmaya çalışınca uyandı. Ortalığı, gece olmasına rağmen yalaz bir kızıllık kaplamıştı. Gecenin bu vaktinde, bu cehennemî sıcakta neydi? Ormandaki bütün hayvanlar bir yerlere doğru kaçmaya çalışmaktaydı. O da uçmak, kavurucu alevden kurtulmak isteyince geldi aklına. Sıcak yumurtalarının üzerinden kalkarsa yavruları gelişip, kabuklarını kırarak dışarıya çıkamazdı. Çırpındı, çığlık attı. Yardım istedi kendince. Herkes kendi derdine düşmüştü. Onu ne görecek ne de yardım edecek hâlleri vardı. Umut etti, belki bir mucize olur, son anda bir yardım eli uzanır diye. Muhtemel yavrularıyla birlikte yenik düştü ateşin yakıcı gücüne. Sabahın ışıklarını göremedi.
Yürekler yandı, evet yürekler yandı. Bir deyimin mecaz anlamdan çıkıp gerçek anlama dönüşmesinin en somut örneğini yaşadık ve yaşıyoruz. Ülkemizin birçok bölgesi alevler içinde. Ağaçların, çiçeklerin, otların bütün bitkilerin; kuşların, kurtların, börtü böceğin, ormanı yurt edinmiş bütün hayvanların ve hatta evcil hayvanların yürekleri yandı. İnsanlık yandı.
Sabır diliyorum, bütün afet bölgesindeki canları yanan acılı vatandaşlarımıza. Ülkeme, insanlığa, hayvanlar ve bitkiler âlemine sabır diliyorum. “Sabır” bazen bir kavram olmaktan çıkıp anlamı olmayan bir sözcüğe dönüşüverir. Biliyorum. Dil söyler fakat yürek bu duyguyu hissetmez. Bu yürek yangınını hangi kelime teselli edebilir ki? Bu acıyı bize yaşatanların iki cihanda da yüreklerinin hem mecazen hem de gerçek anlamda yanmasını diliyorum.