Dünya 2019’un son ayından itibaren küresel ölçekte hastalık yayan yeni bir virüs ile tanışmış oldu.
Bu virüsün en dikkat çekici özelliği hastalık bulguları göstermeden insandan insana bulaşması, vücuda giren virüsün akciğerlerde tutunması sebebiyle etkin bir tedavi imkanına engel olmasıdır.
Virüsler canlı bir organizma değil bir yumurta şeklindedir yaşamak için uygun ortam bulduğunda çoğalıyorlar. Bunlar teknik konular bunları anlatmak beni aşar o nedenle virüs üzerine yazı yazmak değil yaşanan olayın üzerimizde yarattığı etki üzerine durmaya çalışacağım.
Hastalığı Çin’de ortaya çıktığından itibaren yayılmasının engellenmesi amacıyla birtakım önlemlerin uygulanmasını gerekli kılıyordu. En radikal önlemi alan yine Çin oldu. 1.5 milyarlık nüfusuna rağmen oldukça kısa sayılabilecek zamanda kontrol altına almayı başlamış oldu.
Çin salgını kontrol altına alırken Avrupa ülkeleri işi ciddiye almamış tüm dünyayı tehdit edecek ciddi bir salgının yayılmasına neden olmuştur.
Ülkemizde sağlık bakanlığında oluşturulan bilim kurulu aracılığıyla başlangıçtan itibaren toplumun desteğini ve övgüsünü alan bir çalışma başlattı. Herkes toplum sağlığını ilgilendiren bu çabayı destekledi.
Ancak salgın tehlikesinin kapımıza dayandığı zaman diğer kurumlar önlemleri alma konusunda gereken çabukluğu gösteremediler. Yurt dışından ülkemize giriş yapan yurttaşlarımızın halkın içine karışmadan izole edilmesi için gereken özen gösterilmediği için salgının tüm yurt düzeyine yayılmasına neden oldu.
Salgınla mücadelenin öncülüğünü edecek olan da kuşkusuz ülkeyi yönetenlerdir. Bu mücadeleyi yürütebilmek için ilgili tüm kurumları da içine alacak bir çalışma yapmak gerekiyordu. Ancak Cumhurbaşkanının başkanlığında yapılan ilk toplantıya söylemleri nedeniyle iktidara muhalif görünen Türk Tabipler Birliği, Türk Eczacılar Birliği ve sendikalar çağrılmazken yandaş görünen tüm örgütler meslek örgütleri ve sendikalar bu toplantıya çağırılmışlar.
Yandaş sendika yandaş dernek ne ifade ettiğini de anlamış değilim. Kuruluşlar farklı görüşte olabilirler bu durum kamu ile ilişkilerde ayrıcalığa sebep olmamalı. İktidar sahipleri tüm kurum ve kuruluşlarla iletişim kurabilmeleri gerekir.
Bu konu siyasetin konusu yapılacak bir konu değil. Herkesin katkısına ihtiyaç duyulacak bir çalışmayı gerektirir. Hele ülkeyi yönetenlerin kurumlar arasında seçim yapması yöneticilerinin siyasi bakış açısına göre değer vermesi hiç doğru değil. Ülkede birliği sağlamak ilk başta yönetim sorumluluğunu taşıyanlarındır. Çünkü sonuçta ortaya çıkacak durumun sorumluğu yönetenlerin olacak. Kim katkı verirse versin başarı işi yüklenenlerin olur.
O nedenle yönetenlerin hiç olmazsa bu dönemde toplumu ayrıştırıcı davranışlardan uzak durmasını bekleriz.
İlk başta salgına karşı gerekli önlemleri aldığı algısı güçlenen sağlık bakanlığının devam eden süreçte istenen başarının gerisinde göründüğünü belirtmek istiyorum. Salgın konusunda halk endişeye kapılır panik havası oluşur mantığı ile şeffaf olmaktan uzak durulduğunu görüyorum. Gereksiz bir endişe ile bazı gerçeklerin halktan sakladığı yargısı oluşursa fısıltı gazetesi marifeti ile olaylar olduğundan çok daha vahim olduğu yargısı yerleşir ve insanların yönetenlere güveni kaybolur. Gerektiği yerde şeffaflık kamu yönetimi için ilaç kadar etkilidir.
Değerli okurlarım yaşadığımız bu dönem geçicidir sürenin kısalığı önlemlere uyduğumuz ölçüde gerçekleşecek. Bu nedenle hem kendinizi hem çevrenizi korumak adına lütfen dikkatli olalım gerekli olmadıkça dışarı çıkmayalım. Çıkmak durumunda olanlar da hijyen kurallarını azami dikkat gösterelim. Hepinize sağlıklı günler diliyorum

Sevgili Mahmut bey, yazınızı büyük bir beğeniyle okudum. Yaklaşık olarak ist da35 gündür kendimizi karantına altına aldık. Bu zaman zarfında klsık müzik dinleyerek bol bol okuyoruz, tavla oynsyıp spor yapıyoruz. Ev işleriyle eşimle birlikte yapıyoruz. Bu bilim kurulu üç ay önce bu önlemi alsaydık, ümreye göndermeselerdi belkide böyle sotun yaşamazdık. Teşekürler.
Yaşadığımız bu sorun dünya kanaat önderleri tarafından son 200-300 yıl içinde insanlığın karşılaştığı en büyük kriz (felaket)olarak tanımlanmaktadır. O halde ülkemizi yönetenler bu felaketin etkilerini azaltmak ve insanlarımızı koruyabilmek için ülkemizin başta insan kaynağı olmak üzere tüm potansiyelini harakete gecirebilmesi ile mümkün olabilecektir. O halde yönetimin kendisine muhalif olduğunu düşündüğü meslek odalarını ve kurumlarını dışlama lüksü olamaz. Ancak görülen tablo maalesef bu yöndedir. Tarih boyunca kadim bir uygarlığa öncülük eden ulusumuz bu krizi aşmak için gerekli mekanizmaları , kaynakları ortaya çıkaracak sağduyuya ve bilince sahiptir.
Okudum.Teşekkürler Mamut bey.Yalnız dokuzuncu paragrafta bir cümle düşüklüğü gördüm.Affına sığınarak.Selamlar