Öncekilerden çok daha zor bir yaş çay sezonuna giriyoruz. Covit 19 salgınının etkisinde nasıl bir yöntem izlenebileceği konusunda hiçbir kesim net bir fikir üretebilmiş değil. Her şey ‘’dur bakalım nasıl olacak’’ bekleyişi içinde.
Çeşitli sivil toplum örgütleri, siyasi partilerin önerileri talepleri var. Ancak karar merciinde olanların sürecin idaresi konusunda net bir tavır görünmüyor.
Ulusumuzun çay için ilk girişimi 2. Abdülhamit dönemine rastlıyor. Üretim yeri konusunda Bursa düşünülüyor ancak iklim ve toprak yapısının uygun olmaması nedeniyle vaz geçiliyor ve konu kapatılıyor.
Türkiye Cumhuriyetin de çay üretimi için ilk karar cumhuriyetin ilanının hemen ardından 1924 yılında alınır. Yer olarak arazi yapısı iklim ve toprağın uygun olması nedeniyle Rize için karar verilir. Ardından 1927, 30lu yılların başında alınan yeni kararlar ile yasal alt yapısı, 1937 yılında ilk çay bahçeleri açılmaya başlanır. Ve 1947 yılında Zihni Derin Çay Fabrikası ile ilk üretime başlanmış olur.
1924 yılında ilk kararın ardından ancak 23 yıl sonra ilk üretime başlanabilmiş. Bu açıdan bakıldığı zaman diğer tarımsal ürünlerle karşılaştırıldığı zaman çay çok daha zor bir ürün olduğunu görürsünüz. Diğer herhangi bir tarımsal üretime karar verdiğinizde üretim alanını belirledikten sonra hemen ilk gelen yılda üretimine başlayabilirsiniz.
Oysa çay öyle değil. Iklım ve toprak uyumlu olacak. Fidanların dikimi yapıldıktan sonra en erken beş yıl sonra üretime işleme tesislerine getirebilirsiniz. Tam olarak verimli ürün alabilmeniz için en az on yıla ihtiyaç vardır.
Onlar yetmez yaş çayı işleyecek fabrikalarınız olacak. İlk çay bahçeleri oluşturmaya başlandıktan on yıl sonra bir ürünün karşılığını alabilmenin üretici açısından ne kadar zor olacağını her halde tahmin edebiliyorsunuz. Bu alanı on yıl boyunca hiçbir tarımsal faaliyette de kullanılmadan bekliyor bu arada fidanların büyümesi için gerekli bakımını yaparken hiçbir araç ve gereç kullanma şansınız yok tümünü insan gücü ile yapmak zorundasınız
İşe başlamanın ne kadar zor olduğunu anlamış olmalısınız. Yasal alt yapısını bir kenara koyalım ilk fidanın dikildiği tarihten ancak on yıl sonra karşılığını alabilmişsiniz. Hangi emeğin karşılığı bu kadar geç alınır. Çocuk yetiştirmek gibi bir şey.
Çay’ın Rize için gerçek anlamda gelir sağlayan konuma gelmesi 1980 li yılları bulacaktır. 1947 yılından 1980 yılına kadar çay fabrikaları ve çaylık alanlar birbirine paralel bir şekilde devam etmiş. Bu sürede kamuya ait 45 çay fabrikası kurulmuş. Ama hiçbir zaman yaş çay tarımı ile uğraşanların beklentilerini tam olarak karşılayamamıştır.
Topladığımız çayların satışında sorunlar yaşanmış çay kanunu gereği devlet alım garantisi vermiş olduğundan devlet işleyemese de halkın elindeki yaş çayları almıştı.
1984 yılında yapılan değişiklik sonucu özel firmalara çay işleme izni verildikten sonra devletin yaş çay alım garantisi kaldırıldığından yaş çay üreticisinin satış güvencesi ortadan kaldırılmıştır.
Rize nüfusa oranla en çok emekli barındıran bir il. Emekliliğin bu kadar yoğun olmasının en büyük sebebi yaş çaya bağlı açılan işletmelerde çalışarak emekli olmasını sağlamasından kaynaklandığını kimse inkar edemez.
Yaş çay kampanyası başlarken sivil tolum örgütleri ÇAYKUR’dan beklentilerini ortaya koyan açıklamalar yapıyorlar
Cumhuriyet Halk Partisi il başkanı Saltuk Deniz’de yapılması gerekenler le ilgili sürekli sorumluları ve halkı bilgilendirme anlamında konuyu sürekli sıcak tutarak yetkilileri uyarıyor. Bu nedenle kampanya sürecine ilişkin çok fazla bir şey yazmak istemiyorum.
İşin üç temel aktörü var. Yaş çay tarlalarının sahipleri, özel çay işletmeleri ve kamuya ait çay kur ve en son da tüketici. İktidar karar alırken bu üç kesime etkilerini dikkate alarak bir politika belirleme yoluna gidiyor. Alınan kararlar en çok yaş çay üreticilerini mağdur ediyor. En çok ezilen yine onlar oluyor. Sayıca çok ama örgütlenemedikleri için sermayesi çok olana yeniliyor.
Yazımda özellikle çay tarımına başlamanın ne kadar meşakkatli bir iş olduğuna dikkat çekmek istedim.
Bir şeye değinmeden edemeyeceğim. Mevcut iktidar rakibi CHP’ eleştireceği zaman en çok kullandığı argüman bunların dikili bir ağacı yok diye başlar. Oysa çayın geçmişini düşündüğümüzde Rize’ye hayat veren en büyük ağacı CHP’nin diktiğini çayın ülkemizdeki tarihçesini inceleseniz göreceksiniz.
Bir sözüm de sözüm ona sanatçı olan İsmail Türüt’e. Covit salgını CHP döneminde olsa milletin yarısı ölürdü demiş. Halt etmiş CHP çay üretimi konusunda aldığı karar ile Rize’yi yaşanılır bir yer hale getiren temeli atmıştır. Bunu göremiyorsa zaten hiçbir şeyi görmesine de gerek yok.
Kaleminize sağlık.Güzel yazmışsınız.
65 yaş üstüyüm Beklentideyiz merak ediyoruz bu memleket ekonomisi belirli bir karar alınır ve sonuç beklenir gidişata göre bir karar verilir .Karar veremiyorsalar halktan bilgi alsınlar salgın devam ediyor bitecegını düşünemiyorum iyi takipçiyim iyi bilgide alıyorum burada siyaset olmamalı .Üreticiye gübrenizi dökün kesımi yapın denilmedı .Hak götüre üzücü durum selamlar
Çay deyip basit biçimde tükettiğimiz ürünün ne kadar meşakkatli bir yetiştirilme süreci olduğunu gördüm..ellerine,kalemine sağlık . İsmail için lafa gerek yok..hoşt de gitsin
Çayı ve sorunlarımızı Çok güzel anlattınız .Tebrik ederim . Kalemine sağlık