Özel yaşamımızda sağlık ile ilgili yada diğer özellerimizi çevremize karşı saklayabiliriz. Bundan dolayı kimse diğerini eleştiremez. Herkesin özeli kendi için değerlidir.
Ülke yönetiminde de özeller olabilir. Her bilgi açıklanmayabilir güvenlik açısından doğal bir durumdur. Ancak toplum sağlığını ilgilendiren konularda halkı doğru bilgilendirmemek halkı yanlış yöne sevk edebilir.
Bütün dünyayı saran covit salgını yurdumuzda görülmeye başladığından itibaren sağlık bakanlığının yürüttüğü mücadele herkesin takdirini kazanmıştı. En muhalif kesim bile bu alandaki çabayı desteklemiş hakkını vermiştir.
Herkes yürütülen bu çalışmaya ne katkı sunabilirim durumundaydı. Ancak salgının ne kadar süreceğinin belli olmaması uzun sıkı önlemlerin ülke ekonomisini ne kadar zorlayacağı da bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Bu nedenle başlangıçta sert bir şekilde yürütülen mücadele yaz mevsiminin getirdiği rahatlık, yürütülmesi gereken tarımsal faaliyetler önlemlerin gevşetilmesini gerektirdi. Bazı iş kollarında durdurulan çalışmalar haziran ayından itibaren bulaşı sayısındaki azalma ile birlikte sınırlandırılan iş kollarına yeniden izin verilmeye başlandı.
Dünyanın değişik yerlerindeki bulaşı sayısı ile ülkemizdeki bulaşı sayısı karşılaştırıldığında ülkemiz gözle görülür bir başarı hikayesine sahip olduğunu gördük. Bu durumda iktidar sahiplerinin kendine pay çıkarmasını anlayışla karşılarım.
Ancak ülkede esen başardık havası toplumu gevşetmiş, hijyen, mesafe ve maske kuralını bozması nedeniyle yeniden, başlangıçta İstanbul ağırlıklı olmak üzere birkaç büyük şehirde yaşanan bulaşı tüm ülkede yayılmasına neden oldu.
Biz başardık salgını yaptığımız hastaneler sayesinde önledik iddiasını dile getiren iktidar yayılmaya başlayan yeni salgında bir çok yer de hastanelerin yetersiz kalmasını önceki tezini çürütmesi nedeniyle tedavi altına alınan hasta sayısını düşük gösterme yolunu seçtiğini görüyoruz. Bu kanıya neden vardığımı biraz sonra açıklayacağım.
Ancak yayılmanın düşük gösterilmesi halkın yanlış bir rehavete kapılmasına neden olduğunu da görüyoruz. Önce kurallara uymama ve artan salgının yerelde herkesin fark etmesi nedeniyle daha dikkatli olmaya başladığını görüyoruz. Önceleri sokakta gezerken maske takan insanı daha az görürken birkaç günden beri maskeye dikkat edildiğini neredeyse maske takmadan sokakta gezen kimsenin olmadığını görüyoruz.
Demek ki tehlikeyi iyi anlatmak toplumu provoke etmez önlem almaya yöneltir. Önlemler gevşetilmese ve uyulması konusunda ilk günlerdeki dikkat sürmüş olsa bu kadar yayılma görülmeyebilirdi.
Gelelim vaka sayısının gizlendiğini nereden anladığımıza. Bütün dünyada hastalığın seyri konusunda ortaya çıkan durum virüsün temas ettiği kişilerin yaklaşık yüzde seksenimde belirti vermediği idi. Ki geçtiğimiz günlerde İngiltere’de yapılan ve elli bin kişiyi kapsayan bir test sonucunda, test edilen kişilerden virüs bulaşan kişilerin % 75 inde hiçbir belirti göstermediğini ortaya koyduğu basında yer aldı. Hastalanan kişilerin %2 si ağır şekilde geçiriyor.
Ülkemizde ilk dönemde basın açıklama verilerinde belirtilen değerler son bir ay içinde değiştirilmiş. Yoğun bakım ve entübe halı kaldırılmış onun yerine ağır hasta ve zatürreye dönüşmeyi yüzde değerler üzerinden verilmeye başlanmış.
Bu yönteme geçilmesini nedeni ,vaka sayısında yeni artış durumu sayısal olarak düşük görülürken yoğun bakım ve entübe durumu olağanın üstünde olması konunun uzmanlarının dikkatini çekmiş ve ortadaki çelişkinin sayıların gerçeği yansıtmadığı eleştirilerinin yoğunlaşmasıydı. Örneğin vaka sayısı 999 yoğun bakım 1200 bu durumun normal olmadığını söylüyordu konunun uzmanları.
Gelinen durum bir çok ilde hastanelerin dolduğunu yetmediğini gösteriyor. Hatta 19 ağustos tarihindeki basın toplantısında bir muhabirin sağlık bakanına Diyarbakır da yoğun bakımda olması gereken bir hastanın evinde hayatını kaybettiğini söyleyip hastanelerdeki doluluk ile ilgili soruya öyle bir olay yok diyemedi ölen yurttaşa başsağlığı dilerken doluluğun gerekçesini diğer bir il üzerinden yaz mevsiminde o illerdeki nüfus yoğunluğuna bağladı.
Gizleyerek sahte bir başarı hikayesi yazabilirsiniz ama gerçeğin gün yüzüne çıkmasını önleyemezsiniz.

300bin kişiyle cami açilişi yapipta diğer iş yerlerini kapatirsan ciddiyet nerde kaldi