Oyun, oyun içinde oynanıyor!.. Çirkinliği güzellik-kötülüğü iyilik, Cumhuriyet karşıtlığını
koşulsuz demokratlık gibi göstermeye çalışanların oyunu bu!.. Ama gözyaşıyla, acıyla, kanla,
umutsuzlukla yüklü çirkin bir oyun…
Bir zamanlar “Balkon konuşmaları” ve zafer naralarıyla taçlandırdıkları o muhteşem günleri
yeniden yaşanabilir sanıp! Ortaya çıkan kirli ilişkileri savunmak adına seferber olup “ Yok da
diyemem, var da diyemem ama sandık başında bir şeyler olmuş olabilir ” sözünün suflörünün
ardına takılan çakma basın erbabı!.. sonunda koro halinde baklayı ağzından çıkarttılar.
Çoğu “ıslak-kuru” muhabbetine girmiş, konunun etrafında dolap beygiri misali tekdüze
dönerken, bahcevan bu kafilenin en civanmert yiğidi olarak, asıl niyeti aslanlar gibi ifşa edip “BEKA”
sorunsalına yeniden vurgu yaparak içimize su serpti!..
Hikmetinden sual edilmez niyet okuma üstadına göre;
“Tasviye yetmez…
Maruz kaldığımız kuşatma çok ortaklıdır. Kumpas çok vahşidir. Tüm tarafların emelleri
aşikardır. Saklamaya, gizlemeye imkan kalmamıştır…(Bak hele sen)
Kavramlar birbirine karışmıştır. Kendilerine milliyetçi diyen, nasıl ve hangi yollarla
kuruldukları belli olan İYİ görünümlü kötülerin PKK ile FÖTÖ ile aynı emellere kilitlenmesi üst aklın
eseridir…(Allah Allah)
Normal şartlarda birbirine selam vermeyecek olanlar hem Cumhurun, hem de Cumhuriyetin
karşısında zillet mevziisine girmişlerdir…(İşte budur)
YSK üyeleri ZİLLETE göz yumamaz. İstanbul’daki seçimlerin tekrarı BEKA meselesidir.
İstanbul sokakta bulunmamıştır. Türkiye düşmanlarına çalınmış oylarla hiçbir vatan köşesini
veremeyiz… Biz bu vatanı sandıkta değil, savaş meydanında kurtardık. Damat Ferit, Mustafa
Kemal’le secime girip kazansaydı ne yapardık?...( Bismillah
Hepsi güzel de, ey benim demokrasiyi her istenen istasyonda duran trene benzetip, ardından
bakakalan çakma demokrat siyasetçim!, hazır açılıp saçılmışken bir de Anıttepe’ye kadar
uzanıverseydin, sahici bir Memleket sevdalısını ziyaret edip titreyip (belki) kendine dönerdin. Ben de
seni demokratça kucaklardım! Olur biterdi…
Ama sen şimdi diyeceksin ki; o bizim projemizde yok… dün dünde kaldı, biz bugüne bakıyoruz
diye… Bu da senin bileceğin cancağızım.
Havanın siyaseten kurşun gibi ağırlaştığı bugünlerde, yok “sandık”, yok “belge”, yok “sandık
kurulu”… akla kara birbirine karışmış… Anlayan anlıyor da, paşanın “çarıklı erkan-ı harp” dediği
Millet durumdan bihaber!..soğan, sarımsak kuyruğunda kendini paralayıp duruyor.
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
“Böyle havada aşık oldum”
Eve ekmekle tuz götürmeyi
“Böyle havalarda unuttum”
Şiir yazma hastalığım
“Hep böyle havalarda nüksetti”
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Orhan Veli KANIK