Estetik uzun süre ‘’ Güzelin bilimi’’ olarak anlaşılmıştır ancak 19. Yy dan sonra bu anlayış aşılmış güzelden başka kavramlar da konunun içine alınmıştır. Bu dönemden sonra Güzel e yaklaşım biçiminde de önemli değişiklikler olmuştur. Artı estetiğin konusu doğada ve günlük yaşamda kendiliğinden oluşmuş güzellikler değil bunların sanata yansıyan biçimleridir, bir başka deyişle güzel, bir ‘’ estetik değer’’ olmuştur. Güzellik problemi antikçağ felsefesinde de önemli bir problemdir. ‘’ ‘’Güzel nedir?’’ ilk kez felsefi bir çerçevede soran ve bu konuya karşılık arayan filozof PLATON dur.
Platon için güzel, meydana gelmeyen, yok olmayan, başka bir şeye dönüşmeyen tek ve kendinde var olan bir şeydir, bir ideadır. O halde doğada gördüğümüz ve güzel dediğimiz şeyler bu ideadan aldıkları pay ölçüsünde bize güzel görünürler. Onlar aslında gerçek güzelliğin kopyasıdır. Platon, felsefesinin temelini oluşturan idealar kuramına uygun olarak sanatı, MİMESİS( taklit) olarak görür. Ve onu, duyguların sarhoşluğu ve hoş aldanış diye niteler. Güzeli de şöyle tanımlar:’’ Güzel, gerçeğin ışımasıdır.’’
ARİSTOTELES için de sanat bir MİMESİS tir Ancak Platondan farklı olarak Aristoteles sanatsal etkinliğin görünür nesnelerin değil de doğadaki yaratıcı gücün taklidi olduğunu söyler Ona göre sanat doğada yarım kalmış, mükemmelleşmemiş durumda kalanı tamamlamaya yönelik bir etkinliktir. Böylece sanatta ‘’ yaratma ‘’ nın varlığını kabul eder. Aristoteles güzeli ‘’ orantı ‘’ ve ‘’ düzen ‘’ de görür. Sanatı küçümsemez. Tersine güzele, sanatla ulaşılabileceğini savunur ve bu görüşüyle Platon dan ayrılır.
Filozof PLOTİNOS için güzel, idealardan ışıyan şeydir. Güzel, Tanrının saydamlığıdır. Ve ondan, ancak ruhun arınmasıyla pay alınır. Ona göre madde ke3ndi kendine güzel değildir. İdealarla aydınlanma oranı kadar güzeldir. Bu anlayış Ortaçağ boyunca egemen olmuştur ve değişik versiyonlarıyla TASAVVUF
DÜŞÜNCESİNDE DE bu bakış vardır. Bu düşünüre göre güzel, parçanın bütüne bağlanmasıyla ortaya çıkan bir durumdur. Bundan ötürü biçimlenmiş olan şeyler güzel, biçime girmemiş olan şeyler çirkindir.
AUGUSTİNUS İse güzelliği uyumda görür. Tam ve eksiksiz uyum, bütünlük Tanrıdadır. O halde bütün diğer varlıklar güzelliklerini Tanrıdan alırlar.
Estetiğin sistematik kurucusu BAUMGARTEN güzelliği duyumsal bilginin mükemmelliği, Alman Filozof SCHELLİNG sonsuzun sonlu olarak kendini göstermesi olarak kabul eder İtalyan Filozof BENEDDETTO CROCE ye göre güzellik mutluluk veren bir ifade yani ‘’ expresion ‘’ dur.
Alman Filozofu İMMANUEL KANT güzelliği bir takım temel ilkelerden hareketle açıklar. Bunlar:
- Güzellik, hiçbir karşılık beklemeden hoşlanmaktır.
- Güzellik, hoş olandan ve faydalı olandan ayrılır.
- Güzellik, objenin amaca uygun olmasıdır.
- Güzel, yalın bir şekilde genel olarak hoşa gidendir.
SCHİLLER e göre güzelliğin bir duyusal, bir de akli yanı vardır. Güzellik aklın ve duyuların şekillenmesidir. İnsandaki oyun içgüdüsü, aklı ve duyuları yaşama ve güzellik içgüdüsü şeklinde birleştirir.
Alman Filozof HEGEL e göre güzellik ile doğruluk le doğruluk aynı şeydir. Bu filozof güzelliği ‘’ idenin duyusal görünüşü olarak tanımlar.
HEİDEGGER de Hegel e benzer bir düşünceye sahiptir. Ona göre güzellik varlığın aydınlatılmasıdır ki bu doğruluktur. Yani güzellik, doğruluğun EGZİSTANS ( Varoluş ) türlerinden biridir.
Güzelliği ‘’ yaratı ‘’ olarak ele alan yaklaşımlar vardır. Bu düşünürlere göre ‘’ insan eli değmeyen hiçbir şey güzel değildir.’’ ‘’ bir şeyin güzel olması için insanın onu güzelleştirmek için emek sarfetmesi gereklidir.’’
Mesela bir gül çiçeği bahçede güzel değildir. Gülün güzel olması için, onun resmedilmesi, müziğe veya diğer sanatlara konu olması ya da insanın bu gül çiçeğini güzelleştirmek amacıyla bir çabanın içine girmesi ve ona bu yönde müdahale etmesi gereklidir. Bu konuda en güzel örnek PKASSO’nun yapıtlarıdır. Günün birinde Picasso’nun bir resmini değerlendiren bir eleştirmenin ‘’ bunlar balığa benzemiyor üstat’’ demesi üzerine Pikasso şu cevabı verir:’’ Elbette benzemez, çünkü o balık değil resim.’’Pikassonun şu sözü bu yaklaşımı özetler:’’ Hiçbir doğal sanat eseri görmüş olan var mıdır acaba? Bilmek isterim. İki ayrı şey olan doğa ve sanat aynı şey olmaz. Biz sanat yoluyla nesnelerde doğal durumda bulunmayan şeyi dile getiriyoruz.’’
Bu filozoflardan bir kısmı doğadaki güzellikle sanattaki güzelliğin ayrımını yaparken bir kısmı da sadece güzelliği sanata ve insan emeğine indirger. Mesela Romantizmin savunucusu olan filozof DELACROİX Şu sözü söyler:
‘’ Biz Romantik olduktan sonra dağlar güzelleşti.’’
Bazı düşünürlere göre ise güzel yaşamın kendisinde uzaklaşmakla elde edilen şeydir. Yani sanatçı güzel olanın peşine koşarken yaşamın kendisinden alabildiğine uzaklaşır ve uzaklaştırır.
Mesela ÖMER HAYYAM bu çerçevede bakar olaya ve şu dizelerle düşüncesini ortaya koyar:
‘’ Dünyaya kötülük elimi Tanrı gibi atabilseydim
Ortada dünya namına bir şey koymazdım
Yeniden öyle bir dünya yaratırdım ki
Gönlüm arzusuna kolayca erebilsin.’’
Bazı düşünürlere göre Güzellik küçüklüktedir. Bir şey büyüdükçe o güzelliğini kaybeder. Ancak bunun tersini düşünenler de vardır. Büyük olan yücedir ve güzellik, yüceliğin, yücelik te güzelliğin farklı görünüşlerinden biridir.
Bazı düşünürler, güzelliği toplumun çoğunun güzel olarak nitelediği şey olarak değerlendirir.
Marksist estetik anlayışında ise güzel, iyi, doğru ve gerçek olanla bağlantı içindedir. Güzel ‘’ yalan olmayandır”. Güzel ‘’ dünyayı önce kavratan sonra da değiştiren şey ya da şeylerdir.’’ ‘’ Güzel sınırsız ve sınıfsız bir dünyanın kurulması için direniştir.’’ Güzel, emekçinin, ezen ve ezilenin olmadığı eşit, adil ve özgür bir dünyadaki emeğidir, elinin nasırı alnının teri ve gözünün ışığıdır.’’
Güzelin düşünce tarihi içindeki seyrini özetlemeye çalıştık. Umarım bir fikir edinmenize katkımız olmuştur.
Platina göre güzel,otantik olan her şeydir. Bana göre ise; goreceli