Omurga özellikle bazı canlılarda belli bir yapıda ve şekilde yer almanın olmazsa olmaz destek sistemidir. Kendimizi ele alalım.. Bizler sudan, yağdan, etten, kandan, damardan, kas liflerinden falan oluşan canlılarız. Peki, bunların bir sistem olarak ayakta durmasını sağlayan ve bize insan suretini veren nedir, iskelet sistemi, yani omurgamızdır.
Omurganın siyasal sistemlerde kullanılması ilkeli olmaya atıfta bulunur. Yani siyasette omurgalı olmak demek ilkeli olmak, siyasal görüşün değerleri doğrultusunda, o değerler neyi gerektiriyorsa o çerçevede hareket etmek demektir.
Türkiye de siyaset maalesef alabildiğine omurgasızlaşıyor ve omurgasızlaştırılıyor. Bu ülkede siyasette ilkelerin hiç bir değeri ve önemi kalmamış gibi..
Bir siyasetçi, bu gün bir şey söylüyor, yarın sanki dün o sözü kendisi söylememiş gibi taban tabana zıt bir ifade kullanıyor ya da düşünce ortaya koyuyor. Hiç bir utanma, arlanma, mahcubiyet söz konusu değil:. Bırakın utanma ve arlanmayı, Başka siyasetlere mensup olanları suçluyor, kendisinin geçmişte sahip olduğu düşünceleri sahiplendiği iddiasıyla.. Aslı astarı var mı, doğru mu yalan mı hiç hesap etmeden.
Yalan özellikle son dönemde en geçer akçe olmuş.. İşin en acı verici tarafı siyaset adına ortaya konulan yalanlar, dine, kutsala sarılarak pazarlanıyor.
Çok uzağa gitmemize gerek yok, yaşadığımız bölgede yıllar önce lokantada yemek yerken lokanta sahibi arkadaş, Türkiye'nin dünyada '' derin devleti olmayan '' bir ülke olduğunu, derin devletin ''vatan hainlerinin'' bu ülkeyi yıpratmak için uydurdukları yalanlardan başka bir şey olmadığını haykıra haykıra anlatıyordu. Bana da hiç söz vermeden.. Ben sadece güldüm buna ve yemeğimi yedikten sonra ücretimi ödeyip kalkıp gittim. Yıllar sonra bu lokantacı arkadaş, parkta bankta otururken beni buldu, selam sabahtan sonra hemen Türkiye ile ilgili siyasi tahlillere destursuz başladı. Bu sefer hiç mahcubiyet hissetmeden Türkiye’de '' derin devletin , hiç bir devlette olmadığı kadar güçlü ve köklü olduğunu'' bu gerçeği inkar edenlerin ise gerçek anlamda vatan haini olduğunu haykırarak anlatmaya başladı.. Yine söz vermeme çabası içindeydi..
İşte sevgili dostlar bu ülkede siyasal din, siyasal söylem, siyasal duruş üç aşağı beş yukarı böyle..
Bakın bölgemize, eskiden başka partide olan bazı menfaatperestler hemen iktidar partisine yanaşmışlar ve nemalanmak için ellerinden ne geliyorsa yapmaktalar. İşte bir başka omurgasızlar da bunlardır. Adım Osman olduğu gibi eminim ki, yarın iktidar değişsin, bu gün iktidar partisinin yetkililerine en büyük hakareti yapacak ve en olumsuz tavrı gösterenler bunlar olacaktır.
Bunların düşünce ve siyasal anlamda dedeleri İngiliz muhipleri vb cemiyetlerde fink atıyorlardı. Ayaklanmalarda boy gösteriyorlardı. Padişah yanlılığının elebaşısı durumundaydılar.. Cumhuriyet devrimleri olup, Atatürk Devrimleri kendini gösterince hemen kılık değiştirmeye başladılar. Bunlar taa Sümerlerden beri insanlığın başına bela olan bezirgân, talancı ve soysuz takımıdırlar. Bukalemun gibi her kılığa girerler ve hedefleri daima güçlüden yana olmaktır. Çünkü nemalanmak, bilirler ki ancak güçlünün yanında olmakla mümkündür.
Dün muhalif duruşta bulunduğunu söyleyen nice omurgasız, üç kuruşluk menfaat için davasını ve ilkesini gözünü kırpmadan satmıştır. Maalesef bunu sıkça görüyoruz..
Ne yazıkki omurgasızlar sadece muktedire entegre olmakla kalmazlar. Ayrıca bazı muhalif gözükenler muhalif gözüküp entegre olmanın yollarını gözlüyorlar.
Mesela dün yükselen değer din dışı yaşam olduğundan dolayı lıkır lıkır alkol alanlar, bu vaziyette boy boy foto çektirenler, bu gün yükselen değer din olduğundan dolayı abdest ve namaz showlar yapmaktadırlar.. Sorduğunuzda inanan istediği yerde namazını kılar, abdestini alır demektedirler.. Peki, sormazlar mı adama ki, mademki imanlıydın imanın nasıl oluyorda dindar gözükmenin nemalanmaya araç olduğu zamanda kendini gösteriyor?
Evet, insanlar değişebilir. Farklı düşünceler sahip olabilir. Bunu her türden çıkardan yalıtılmış ve bağımsız olarak yaptıklarında yanlış bir siyasete yönelmelerinde bile belli oranda saygı duyarsınız. Peki hiç bir inancı olmamasına rağmen, sırf çıkar, ya da korkudan dolayı yalakalanan, yağdanlık tutumun içinde olanlara ne demeli? Bunlar insan bile olamazlar. Tarih boyunca tüm insanlığın başına bela olan bu aşağılık kan emici vampirlerdir. İnsanlık bu aşağılık vampirlerden kurtulmadıkça, siyaset te ilkeli ve omurgalı insanlarca yapılmadıkça bu dünyaya ve bu ülkeye demokrasi de huzur da gelmeyecektir.
Yapılması gereken şey, siyasal etiğin inşası için kolları sıvamak ve bedeli ne olursa olsun mücadele etmektir.