‘’ Üniversiteler fuhuş evleridir.’’
Profesör Ebubekir SOFUOĞLU
Gün geçmiyor ki ülkemde bir skandal patlamasın. Çelişkili konuşmalar, biri diğerini iptal eden değerlendirmeler, aynı kişiden farklı zamanlarda birbiri ile çelişkili ifadeler, gayrimeşru ilişki haberleri, tecavüzler, tacizler, rüşvetler, yolsuzluklar ve daha bir sürü şey. Rus un uçağı düşürülür bir bakarsınız, dünyanın en kahraman milleti olmuşuz. Ama bir zaman gelir Rus un uçağının düşmesinde kandırılmış olduğumuzun sonuçlarını ifade ederiz pişkin pişkin..
Ulu Öndere hakaret eden edepsizin zatına övgüler düzeriz, sonra utanmadan Ulu önderi anarız fırıldak bir kişilik yapısıyla.
İşte bu skandallar ülkesine dönen ülkemizde yaşanan en son skandala imza atan ZAT-I MUHTEREM bir profesör ama sanırım bu zatın ‘’ profesör’’ lüğünü tırnak içine almamız lazım. Çünkü bir bilim adamı kimliğinden çok bir kadınlar hamamında dedikodu yapmaya gelen biri tarzında bir usul ve üslup ile konuşuyor..
Bu kişiyi biraz tanıyalım isterseniz.
Bu kişi bir profesör. Uzmanlık alanı Tarih ve sosyoloji. Tabi içi boşaltılan, özellikle 12 Eylül sonrası yaratılan, adam kayırmanın, kafakol ve ahbap-çavuş ilişkilerinin, yalaka olmanın pirim yaptığı üniversite zemininden alabildiğine yararlanan, nemalanan profesörlerden. Sık sık televizyonlara çıkan- çıkarılan, konuşmalarıyla birilerine göndermeler yaparak güç sahiplerine ‘’ ben sizdenim, beni aman gözardı etmeyin ha’’ türünden mesajlar veren bir profesör.
Aslında büyültücü harfleri hak etmeyen, yani profesör değil prifisir.( Halkımız bazen ifadelerinde çok isabetli değerlendirmeler yapar. Mesela minibüsü otobüs yanındaki küçüklüğüne işareten minipis sözüyle ifade ederken otobüsün büyüklüğüne nispeten otobos diyerek ifade etmeyi uygun bulur. Bu çerçevede bu şahsa da profesör yerine prifisir demek çok daha isabetli olur kanımca.)
Bu profesör televizyonlarda katıldığı açık oturumlarda hep iki özelliği ile dikkati çekmiştir:
1- Gücün ve güçlünün yanında yer alan beyanları
2- Atatürk ilke ve devrimlerini yıpratmaya yönelik beyanları
Bu konularda ayrıntıya girmeyeceğiz. Bu yazımızın konusu olan beyanını ele alacağız ve bu beyanını analiz edeceğiz.
Evet .. Ne diyor bu muhterem prifisirimiz:
‘’ Üniversiteler, fuhuş evleridir.’’
Nerede söylüyor bunu? AKİT tv de..
Sırf bu sözün söylenmesi bile, içinde bulunduğumuz dönemin ne kadar tehlikeli bir süreç olduğunu bize açıkça gösterir. Sırf bu söz bile içinde bulunduğumuz karanlığın ne derecede büyük karanlık olduğunu gösterir bize..
Üniversite.. Evren kent. Yani Evrensel bilginin toplandığı, derlendiği, üretildiği, öğretildiği, bu bağlamda çalışma yapanların bulunduğu, bu bağlamda çalışma yapacak olanların yetiştirildiği bir merkez. Bir üs..
Ve böyle üslerden birinde Profesör unvanı bulunan ama bilgi yerine, insanların iki bacağı arasında bulunan organların ilişkilerine odaklanmış , bu odaklanma ile kadınlar hamamındaki dedikodu düzeyini aşmayan bir söylemle olan biteni değerlendirmeye çalışan kişi.. Bu kişiye bu usul ve üslupla konuşma zemini hazırlayan yayın organı. Ve buna benzer yayın organlarının mantar gibi bittiği, bu profesör ünvanlı kişi veya unvansız kişilerin cirit attığı, ona buna çamur attığı, bu çamur atmaktan başka marifetlerinin olmamasına rağmen sürekli önere edildiği , taltif edildiği bir ülke..
Ve böylesi bir ülkede bu kişilerin verileriyle hayata bakan, hayatı yorumlayan, geçmişi ve bu günü değerlendiren, yarına şekil vermeye çalışan bir halk… Bundan daha elim ve bundan daha vahim bir durum olabilir mi?
Bakın Fetö nün yayın organlarına hep bu türden ifadelerle dolu bir yaklaşım görürsünüz. Atatürk’e çamur atan, üniversitelere aynı tarz ve üslupla hakaret eden bir konseptin adıydı FETÖ Peki bu gün bunların yaptığı şey nedir? Aynı tarz ve üslubun devam etmesi değil midir?
Muhterem zat! Üniversiteler fuhuş evleridir demiş.. Nereden tutacaksınız bu söylemi de elinize lağım kuyusu pisliği tarzı bir pislik şeklinde elinizde kalmayacak? Nereden bakacaksınız bu yaklaşıma ki ortada duran fare kusmuklarını görmeyeceksiniz?..
Bir defa Fuhuş nedir ona bakalım, onu irdeleyelim..
Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde fuhuş şöyle tanımlanır:
“İçinde bulunulan toplumun kurallarına uymayan bir biçimde bir veya birkaç kişiyle para karşılığında cinsel ilişkide bulunma”.
Arapçada ise fuhuşun tanımı şudur:
“iş ve sözde taşkınlık, edep ve terbiyeye uymaz davranış, ayıp, zina”
Peki siz hangi bağlamda kullanıyorsunuz Fuhuş u?
Sizin referans aldığınız kültüre göre mi yani Arap kültürüne göre mi tanımlıyorsunuz Fuhuş u, yoksa aklın , mantığın ve bilimin perspektifinden yola çıkarak mı tanımlıyorsunuz fuhuş u? Önce bunu bilelim, önce bunu anlayalım..
Aslında çok fazla düşünmeye, hatta bu soruyu bile sormamıza gerek yok çünkü biliyoruz ve görüyoruz ki, size göre fuhuş, sizin kafanızın içindeki dünyaya uymayan her davranıştır. Dolayısıyla, sizin gibi düşünmeyen, olaylara sizin gibi bakmayan, olayları sizin gibi değerlendirmeyen, size yandaş olmayan, sizin oy verdiğiniz partiye oy vermeyen, muhalefet konumunda olan herkes size göre potansiyel ya da kinetik düzeyde fahişedir.
Bu kafadır işte EL KAİDE ye, İŞİD e kafa kestiren. Bu kafa yapısıdır FETÖ nün elemanlarına halkın üzerine ateş açtıran. Bu kafadır başkası cehennemdir deyip gücü yetmediğinde takiye yapan gücü yettiğinde ise her türlü katliamı yapan, yaptıran..
Bu ülkede üniversiteye kızlarını gönderen milyonlarca aile var.. Bu alileler, üniversiteler e kızlarını gönderdiklerine göre kızlarını fuhuş yapmaya mı göndermektedirler? Bir profesör bu utanmazca, bu arlanmazca, bu töhmet altında bırakıcı, çamur atıcı ifadeyi hangi hakla, hangi yetkiyle ve hangi cesaretle söyler?
Bu hak ve cesareti kimden, kimlerden aldığını bizler çok iyi biliyoruz ve bu halkta çok iyi bilmektedir.
( Üniversitede çocukları olan bir baba olarak prof ünvanlı bu kişiyi gerek ahlaki gerek yasal düzeyde protesto ediyor, yasal düzeyde de hak arama sürecine de girebileceğimi buradan deklare ediyorum.)
Bir profesör - eğer birilerine yalaka değilse, eğer işgal ettiği makamı gerçekten hakkıyla almış ise – bilimle bilgiyle, araştırmayla, düşünceyle ilgilenir. Mümkün olduğu kadar olgularla, olgu durumlarıyla ve olayların temellerine inmekle ilgilenir. Bu durumda bir profesörün 18 yaşına gelmiş, üniversitede okumayı hak etmiş kişilerin özel yaşamı, kişisel ilişkileri, cinsel yaşamları ve tercihleri ile ilgilenmek bir profesörün işi değildir. Yok, eğer illa da bu işlerle ilgilenmek istiyorsa, kendisi gibi dedikoduyu hayatlarında temel meşkuliyet edinen kişilerle bir kulüp kursun, ya da bazı magazin gazetelerinin dedikodu yazarlığını üstlensin. Ve hemen üniversiteyi terktesin. Terketmez ise bu ülkede yasal merciler onu hala daha hoca olarak tutuyorsa bu ülkede ciddi sorunlar var demektir.
Bir üniversite profesörü olacaksınız ve çalıştığınız üniversiteleri fuhuş yapılan yer olarak niteleyeceksiniz. Eğer bu yanlışsa müfterisiniz. Müfteri birinin hocalık yapması zulümdür. Yok eğer söylediğiniz doğruysa ve siz hala daha orayı terk etmiyorsanız bu durumda ya o süreci organize eden organizatörsünüz ki bunun adına sözcüğün en son üç harfi enk olan bir suç çetesinin elemanısınız ya da bu olan biteni izleyen müstehcen görüntü bağımlısısınız.. İki halde de üniversitede işiniz olamaz. En ufak bir onurunuz varsa hemen terkeydin üniversiteleri
Bu ülkede dört evlilik yapanlar var.. Muta nikahıyla yaşayanlar var. İmam nikahıyla yaşayanlar var. Eşini boşayıp yüzüstü bırakıp aşık olduğu kadınlarla evlenen koskoca çook mütedeyyin iş adamları var. Dindarlık raconu kesip insanları bunun üzerinden töhmet altına alıp fuhuş yapanlar var . Tarikatlarda, kuran kurslarında, yurtlarda yaşananlar var.. Bu profesör ünvanlı kişinin ve bu zihniyeti paylaşanların hiç bunlara değindiğini gördünüz mü? Hayır. Bunlara değinmezler. Peki neden üniversiteler? Aslında bunların derdi fuhuş değil. Aslında bunların derdi, kısmen ele geçirdikleri üniversiteleri bu ve buna benzer bahaneyle tam anlamıyla ele geçirip, buradan yeşerecek muhalefetin ve eleştirel aklın önüne geçmektir. Yoksa inanın bu ve buna benzer kişiler Üniversiteler kapansa, genelev yapılsa kılları kıpırdamaz aksine kendileri de bu genelevin en çok gelip giden müdavimi olurlar.
Bu tarihçi ve sosyolog kılıklı, prof ünvanlı kişinin üniversitelerdeki ya da toplumsal yapıdaki başka sorunlara değindiğini gördünüz mü? Göremezsiniz. Göremezsiniz.. Çünkü onlar için sorun birilerinin mağdur olması, acı çekmesi, zarar görmesi değil. Onlar için sorun kişilerin ve olayların kendi çıkarlarına ters düşüp düşmemesidir.
Bu Prof. ünvanlı kişinin ya da kişilerin, bazı insanların ekonomik darboğazdan dolayı bedenini satacak pozisyona düştüklerine yönelik bir sosyal analizin içine girdiklerini, buradan yola çıkarak yapılan israfa, müsriflerin yaptıklarına değindiklerini göremezsiniz. Bunların, evladının okul masrafını karşılayamayan ve bundan dolayı üzerine benzin döküp yakan bir babanın dramını ele alan bir sosyal analiz yaptığını göremezsiniz. Bunların Fetönün kumpası sonucu canına kıyan ailelerin dramını ele alan bir analiz yaptıklarını göremezsiniz. Bunların parasızlıktan dolayı evinde aç kalan ve bundan dolayı canına kıyan öğrencinin dramına değinen bir sosyal analiz yaptığına tanık olamazsınız. Bu konular bu muhterem!! Profesörün ilgi alanı içine girmez. Vicdani sorumluluk alanı içinde ise hiç değildir.
Bu Kişileri soma daki maden ocağının çöküşü ilgilendirmez. Oradaki acılı işçi yakınının tekmelenmesi hiç ilgilendirmez. Kürecikte Emperyalizmin en önemli temsilcisi olan ABD nin kurduğu üs, bu üssün kimler tarafından kurulduğu, kimlerin onayıyla kurulduğu falan hiç ilgilendirmez. İşsizlik, işsizlikten doğan aile dramları bunları hiç ilgilendirmez. Kadın cinayetleri, kadın cinayetlerinin arkasında yatan sebepler hiç ilgilendirmez bunları.
Bu zihniyetler azıcık adama benzeseler insanların iki bacağı arasında bulunan organlar üzerinden siyaset yapacaklarına, söylem geliştireceklerine şu soruyu sorarlar ve bu bağlamda düşünce üretirlerdi:
‘’Bu ülkede üniversiteler özgür mü? Hocalar, öğrenciler özgür mü? Özgürce düşünebiliyorlar, özgürce konuşabiliyorlar ve üretebiliyorlar mı? Bu ülkede üniversitelerde bilimin yapılmasını engelleyenler kimlerdir? Doğanın işleyişinin en temel yasalarından biri olan EVRİM i kaldırıp Hristiyan fanatizminin en önemli uydurması olan YARADILIŞ ı , eğitsel süreçlerin her aşamasında dayatanlar kimlerdir? Felsefe derslerini kuşa çevirdikten sonra, sayısını da azaltan, onun yerine Arapça ders sayısını arttıran kimlerdir? Fetöcüleri her aşamada dolduranlar, bilimi , bilimsel çalışmaları onlara teslim edip bilimsel çalışmaları FETÖ NÜN HEZEYANLARI na dönüştürenler kimlerdir? Üniversiteleri cemaat ve tarikatların akıl hastahanelerine dönüştürmeye çalışan ve bu yolda da bir hayli yol kat etmelerini sağlayanlar kimlerdir? Bu sorunlara değinebiliyorlar mı? Değinmezler.. Değinemezler. Çünkü bu gibiler mevcut sürecin içindeler ve bu süreçten nemalanıyorlar.
Doğru dürüst bir tek kitabı bile olmayanların üniversitelerde prof prof boy gösterten ama kitapları ve yazıları boyunu aşan aydınları üniversitenin kapılarından içeri bile sokmayan kimlerdir?
( Bütün bunlara rağmen üniversitelerimizde hala daha bilim namusunu zihinlerinde taşıyan, aydın, ilerici ve demokrat çok sayıda hocalarımız ve öğrencilerimiz vardır. Bunları selamlıyoruz.)
Kimi kime şikayet ediyorsunuz bay profesör?.. Üniversiteler eğer sizin anlattığınız gibiyse bu sizin gibi zihniyet sahiplerinin eseridir. Kimi kime şikayet ediyorsunuz? Ve bu utanç dolu kafayı taşıyarak, bu utanç dolu kafanın hezeyanlarını bir kanalizasyon şebekesi gibi ağzınızdan lağım lağım çıkarmayı ne zamana kadar sürdürmeyi düşünüyorsunuz. UTANIN VE SUSUN ARTIK. Belki bu suskunluğunuz, tarih önünde birazcık affedilmenize katkı sağlar. Yoksa kendinizin ve zihniyetinizin kendi zifiri içinde boğulmasına çok az kaldı bunu böylece bilin..